Mülteci ve Hasankeyf sorunları için ortak basın açıklaması yapıldı

0

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Attalos Meydanı’nda Ülkemizdeki müteci sorunlarına işaret etmek ve Hasankef’de yaşanmakta olan doğa ve tarih katliamına dur demek için iki basın toplantısı düzenlendi. Mülteci sorunları ile ilgili metni Eğitim-Sen dönem başkanı Kadir Öztürk, Hasankeyf işe ilgili metni Antalya Ekoloji Meclisi sözcüsü Şule Çolğan okudu.

“12 bin yıllık antik kent Hasankeyf’i, 199 köyü ve üstün biyo-çeşitliliğe sahip Dicle Vadisi’ni sular altında bırakacak olan Ilısu Baraj Projesinde sona yaklaşıldı. 20 yıldır bu projeye karşı çıkıp tepkilerini ortaya koyan yerel halk ve dünyanın çeşitli yerlerindeki gruplara, çevrelere, örgütlere rağmen bir yağma ve talan projesi olan Ilısu Projesi, devletin çıkardığı yeni yasalarla kaynak yaratılarak projeye devam edilmiştir.

Ilısu Projesi baştan sona yanlış ve yıkım getiren bir projedir. Devletin söylediği gibi yerellerdeki topluma sosyo-ekonomik yararı olacağı tamamen yalan ve aldatmacadır. Başta Hasankeyf olmak üzere Yukarı Mezopotamya bölgesinin önemli bir kültürel miras alanını sular altında bırakacağı gibi 80 bin insanı yoksulluğa sürükleyecek ve halen çok önemli bir biyo-çeşitliliğe sahip olan Dicle Vadisi’nin yok olmasını beraberinde getirecektir. Bölgede yapılan diğer baraj projelerinde deneyimlendiği ve görüldüğü üzere Ilısu Barajı Projesinde sosyal, ekonomik, kültürel ve ekolojik kıyımlara neden olacaktır. Dicle Nehri ile bütünleşen kültürel ve doğal miras alanı olan Hasankeyf, güvenlikçi ve temeli olmayan ekonomik çıkarlar sonucunda geri dönülemez çok boyutlu yıkımlara maruz bırakıldı.

2017 yılından beri Hasankeyf”ten 7 kültürel varlık doğal ortamlarından yapay alanlara taşınma işlemi yapılmıştır. Bu taşıma sürecinde kültürel varlıklar fiziki anlamda zarar görmüş ve yüz yıllardır taşıdığı anlamı kaybetmiştir. Proje kapsamında doğal vadi ve tarihi mağaralar milyonlarca metre küp dolgu ile doldurulmuş, kayalar patlayıcılarla düşürülmüş ve restorasyon adı altında tahrip ve yok edilmiştir.

 

12 bin yıldır aralıksız bir şekilde birçok medeniyete ev sahipliği yapan tarih ve kültürle şekillenen tarihi Hasankeyf’in yıkımına dönük politikaların devamı olarak “yeni” diye tabir edilen fakat hafızası olmayan bir yerleşke inşa edilmiştir. Bu yerleşke ile ilgili yerel halkın yaptığı bütün itirazlar reddedilmiş ve yeni mağduriyetler yaratılmıştır.

Suyun tutulması boşaltma ve göç ettirme için gerekçe olarak kullanılmak istenmektedir. Suyun tutulmasıyla birlikte Dicle Nehri’nin doğal eko-sistemi yüzlerce kilometreler boyunca bozulacaktır.

Hasankeyf’in dışında Yukarı Mezopotamya’da araştırmalara konu bile ol(a)mayan yüzlerce höyük ve antik yerlerde kültürel soykırımın hedefindedir. UNESCO, belirlediği 10 kriterden 9’una sahip bir dünya mirası olan Hasankeyf’in yıkım ve talanına sessiz kalmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kültürel mirasın korunmasının İnsan Hakları Sözleşmesinin kapsamına girmediği yönünde karar vererek bu yıkım ve talana suç ortağı olmuştur.

Hasankeyf için geç değildir. Bu dünyada inşaatı biten ve faaliyete geçmeyen baraj, nükleer santral ve başka projeler var. Oralarda son ana kadar mücadele etmiş ve kazanımlar elde edilmiştir. Bizim de bu mücadeleyi başarıya ulaştırmamız için herkesi ve her kurumu yanımızda durmaya davet ediyoruz.

Elbette bir yağma, talan, yok etme, inkâr ve hırsızlık düzeni olan kapitalizm ve devletinin Hasankeyf özelinden yapmaya çalıştığı doğa ve tarih katliamı ne ilk ne de son katliam olacaktır. Gökova’dan Akkuyu’ya, Kaz Dağları’ndan Artvin’e, Munzur’dan Hasankeyf’e kadar yaşamın, tarihin, insanlığın ve doğanın katili olan kapitalizm varlığını sürdürdüğü müddetçe bu katliam, yağma ve talan devam edecektir. Tarihlerimizin, kimliklerimizin, doğamızın katledilmediği bir dünya yaratmak için tüm halkımızı birleşik bir mücadeleye çağırıyoruz.”

– HASANKEYF İÇİN GEÇ DEĞİL
– YAĞMAYA, TALANA VE RANTA KARŞI
– HASANKEYF’E SES VER

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın