İsviçre’nin Zürih kentindeki ETH Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada iklim değişikliğinin 2050 yılına kadar dünyanın başlıca 520 kentini nasıl etkileyeceği incelendi. Araştırmaya göre ortalama hava sıcaklıkları açısından, “İstanbul Roma’ya, İzmir Adana’ya, Ankara ise Taşkent’e benzeyebilir”.
Crowther Laboratuarı’nda yapılan, küresel sıcaklıklardaki 2 derecelik artışın dünyadaki kentleri nasıl etkileyeceğine yönelik araştırmaya bakılırsa 30 yıl içinde Bursa’nın havası Adana’ya, Gaziantep’inki Erbil’e, Adana’nınki ise Lefkoşa’ya benzeyecek.
Londra’nın bugünkü Barcelona kadar sıcak olabileceği, Rio de Janeiro’da havanın Havana gibi hissedilebileceği, Moskova’daki havanın ise Sofya’yla kıyaslanabileceği belirtiliyor.
Araştırmaya göre, sıcaklıklardaki en hissedilir değişiklikleri kuzey ülkeleri yaşayacak.
Avrupa çapında, yaz mevsimi şimdikinden ortalama 3,5 derece, kışlar ise yine şimdikinden 4,7 derece daha sıcak olacak.
Kulağa hoş gibi gelse de, durum pek de iyi değil aslında.
Tropikal bölgelerdeki ortalama sıcaklıklardaki değişim daha az olacak, ancak yoğun yağış ve ciddi kuraklık gibi daha çok aşırı hava olayıyla karşılaşacaklar.
Çalışmada ele alınan kentlerin beşte birinden fazlası (% 22), ki bunlar arasında Manaus, Kuala Lumpur, Jakarta, Rangoon ve Sinagpur da bulunuyor, daha önce hiç görülmeyen iklim koşulları altında yaşayacak.
İnsanlığın daha önce görmediği iklim
BBC News Mundo’ya konuşan Exeter Üniversitesi uzmanlarından James Dyke, “Benim için bu çalışmadaki en etkileyici nokta, Ekvator çizgisine yakın 100 kentin, insanlık tarihinde daha önce görülmemiş iklimleri yaşayacak olmaları” dedi ve şöyle devam etti:
“Bu durum da bu şehirlerin hala yaşanılabilir olup olmayacağı sorusunu gündeme getiryor. Büyük bir yerinden olma ve göç senaryosuyla karşı karşıya kalabiliriz.”
PLOS One adlı bilimsel yayında yer alan çalışma, alanında bir ilk.
Zürih Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, “şehir benzetmeleriyle”, insanların iklim değişikliğinin etkilerini daha iyi anlamasına ve karşılaşacakları iklimi gözlerinin önüne getirmesine yardımcı olmaya çalışmak istediklerini söyledi.
Araştırma ekibinin başkanı Jean-Francois Bastin “Tarih bize tekrar tekrar şunu gösterdi; gerçekler ve veriler insanların inançlarını ya da hareketlerini değiştirmiyor” dedi.
İngiltere Meteoroloji Kurumu’ndan Profesör Richard Betts de, çalışmanın “iklim değişikliğini, insan deneyimi bağlamına oturttuğunu” vurguladı.
Betts, “Daha da önemlisi, çok sayıda yerin daha önce insanların görmediği iklimlerle karşılaşacağını göstermesi” dedi.
Dünya gerçekten 2 derece daha sıcak olacak mı?
2050 itibarıyla 2 derecelik sıcaklık artışında baz alınan, “sanayileşme öncesi” dönem. Bu da genelde fosil yakıtların henüz iklimi değiştirmeye başlamadığı 19. yüzyılın ikinci yarısı olarak tarif ediliyor.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, (IPCC) sıcaklıkların şimdiden sanayileşme öncesi döneme göre 1 derece arttığını söylüyor.
Şu anda ise her 10 yılda bir 0,2 derece artan sıcaklıkla, artışın 2030 ila 2052 arasında 1,5 dereceye ulaşması bekleniyor.
IPCC 1,5 derecelik artışın ötesine geçmesinin, bizi “çok belirsiz bir dünyaya götüreceğini” söylüyor ve “şu andaki karbon salımı kesme taahütlerinin, 1,5 derece bir yana, 2 derecelik artışın bile ötesine geçmemizi önleyemeyeceğini” ekliyor.
Dünya genelindeki hükümetler, 2050 itibariyle ortaya çıkacak sıcaklık artışını, 1,5 dereceyle kısıtlamayı tahhüt etti.
Ancak küresel ısınmayla mücadele alanındaki mevcut planlara göre, ortalama sıcaklığın 2100 yılında 2,9 ila 3,4 derece artacağı tahmin ediliyor.
Şeytan ayrıntıda gizli
Bu çalışmada yapılan tahminler, karbon salımının azaltılması için harekete geçilen bir gelecek varsayılarak yapıldı.
BM’ye göre ortalama sıcaklık artışının 1,5 derecenin altında kalabilmesi için karbon salımının 2030’da yüzde 45 azaltılması, 2050’de de tamamen bitirilmesi gerekiyor.
Araştırmacılar, tahminlerini karbon salımının 2040’ta zirve yapıp, daha sonra azaldığı bir senaryo üzerine yaptı.
Edinburgh Üniversitesi’nden Profesör Abi Hegerl, çalışmada diğer bazı eksiklerin de bulunduğunu söyledi ve “Görülmemiş sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, yoğun yağışlar ve sel felaketleri gibi tek tek olaylar ele alınmıyor” diye ekledi.
Hegerl ayrıca, deniz seviyesindeki artışın da birçok şehrin yaşayacağı zorlukları büyüteceğini söyledi.
Reading Üniversitesi’nden Uzay ve Çevre Fiziği Profesörü Mike Lockwood da, potansiyel altyapı hasarına dikkat çekiyor.
“Barcelona’nın iklimini Londra’da yaşamak iyi bir şeymiş gibi gelebilir kulağa. Tabii astımınız ya da kalp hastalığınız yoksa. Ama Londra’daki killi toprak büzülür, çok kurursa kırılganlaşır, çok ıslanırsa da şişer ve genişler.”
“Her zaman olduğu gibi, yıkıcı ve öngörülemez şeytan, iklim değişikliğin ayrıntısında.”
Kaynak: BBC