Ekoloji Birliği, Ankara Barosu ve Ekoloji Kolektifi tarafından Ankara’da gerçekleştirilen “Belediyeleri Ekolojik Haklar Temelinde Programlandırma ve Stratejik Plan Hazırlama Forum-Çalıştayı” başladı.
Ekoloji Birliği, Ankara Barosu ve Ekoloji Kolektifi tarafından Ankara’da gerçekleştirilen “Belediyeleri Ekolojik Haklar Temelinde Programlandırma ve Stratejik Plan Hazırlama Forum Çalıştayı” başladı. Ankara Barosu Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen Forum-Çalıştaya ülkenin birçok yerinde ekoloji mücadelesi veren örgütlerden temsilciler, hukukçular, belediye başkanları ve bilim insanları katıldı.
Yerel seçimler umut oldu
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ekoloji Birliği Eş Dönem Sözcüsü Süheyla Doğan, son yerel seçimlerin ekoloji mücadeleleri açısından da bir umut olarak değerlendirildiğini belirterek “Bu umutların 5 yıl boyunca belediyelerin stratejik planlarına yansıması gerekiyor. Belediyelerin ekolojik talepler doğrultusunda nasıl bir stratejik plan hazırlayabileceğine dair bir tartışma yürüteceğiz” dedi.
Ankara Barosu adına açılış konuşması yapan Baro Yönetim Kurulu Üyesi Özgen Hindistan, önümüzdeki yılların ekolojik mücadelelerle gelişeceğini belirterek “Bu çalıştaydan çıkacak belgeler umarım önümüzdeki 5 yılda belediyelerin stratejik planlarına yansır. Artık ufkumuz ekolojik planların yaşama geçirilmesine dönük olmalı” dedi.
“Belediyeler yaşama arzusunu yeniden kurmalı”
Çalıştayın öğleden önceki oturumunun ilk konuşmasını yapan Ilgın Özkaya, Türkiye’de belediyeciliğin tarihi ve hukuki süreçlerine dair bilgiler verdi. Özkaya, “Güçlü yerel yönetimler istemek yerine, idari ve mali güce sahip, katılım araçları kuran; sürekli meclislerle birarada yaşamı kuran hizmetleri bu bir aradalıkla örgütleyen belediyeler talep etmek gereklidir. Bu özellikle mevcut Anayasa’nın ve yerel yönetim mevzuatının imkan ve ihtimalleri içindedir” diye konuştu.
Yerel yönetimlerin temsil ve katılım üzerine kurulan öz örgütlülüğe dayanması gerektiğini söyleyen Özkaya, bütün şehir yasası ile ölçeklerin büyütüldüğünü temsil ve katılımın zorlaştırıldığını belirtti. Özkaya, “Son olarak kendi adıma belediyelerden beklentim, insanların birlikte yaşama arzusunu yeniden kurmasıdır” dedi. Özkaya, mülkiyet ilişkilerini sorgulamayan bir yerelleşme talebinin ölçeği ne olursa olsun sosyal belediyecilik yapmasının mümkün olamayacağını belirterek sunumunu bitirdi.
“Genel böcek popülasyonunda büyük azalma var”
İkinci sunumu yapan Gıda Mühendisi Bülent Şık, yerel yönetimlerde iklim krizi konusunda gıda ve su krizine değindi. “İklim krizinin içindeyiz ve olumsuz etkileri daha da ağırlaşacak” diye konuşmasına başlayan Şık, “İklim krizi gıda güvenliği ve güvence sorunları yaratacak. Besin öğesi içeriğinde azalma olacak. Bu bir ‘gizli açlık’ olarak değerlendirilebilir. Gıdaların 1/3’ü uçucu böcekler tarafından sağlanır. Genel böcek popülasyonunda büyük azalma var. Bu sorun ciddi baş ağrıtacaktır. Dünya genelinde uygulanan monokültür tarımı ürüne musallat olan zararlıların da artışına neden oluyor” dedi.
“Sularımız hangi kimyasallarla kirletiliyor bilmiyoruz”
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2010-2012 yılları arasında yaptığı bilimsel bir çalışma ile suları kirleten 249 kimyasal maddenin listesini çıkardığını aktaran Şık, “Bu kimyasal maddelerin sudaki varlıklarını tespit etme sorumluluğu Sağlık Bakanlığında. Bu 249 maddenin tamamını analiz eden bir kurum, laboratuar yok. Biz Türkiye genelinde yeraltı, yerüstü sularının ne durumda olduğu, ne gibi kimyasallarla kirlendiğini bilmiyoruz. İZSU mesela 40 civarında etken maddeyi kontrol ediyor ki bu 249 kimyasalın sadece 1/5 i” ifadelerini kullandı.
“Merkezi yönetim, bakanlık bunu yapmıyorsa kim yapacak?” sorusunu yönelten Şık, belediyenin idari alanı içerisinde bu 249 kimyasal maddeyi tespit etmek ve ölçüm yapmak için önünde hiçbir hukuksal engel olmadığını söyledi.
“Meseleye ‘Onu yemeyin bunu yiyin’ üzerinden bakılıyor”
Şık, “İnsanların bireysel kaygılarını sürekli kaşıyan, ‘onu yemeyin bunu yiyin’ diye tamamen bireysel tercihler üzerinden meseleyi gören bir anlayış var. Bu konuda da yerel yönetimlerin yapabileceği çok şey var. Temel sorun irade yoksunluğu. Belediyelerin atalık tohum üretimi yapan çiftçilere ‘siz üretin ben alacağım’ demesinin önünde hiçbir engel yok” diye konuştu. Şık, iklim krizinden güvenli sığınaklar oluşturularak kurtulunamayacağının altını çizerek, “Bireysel çözüm yok, kolektif bir aracılığa ihtiyacımız var” dedi.
“İktidarlaşma yoluna dönük bir çalışma yapmalıyız”
Özlem Işıl, krize yanıtlar; dayanışma örgütlenmeleri ve dayanışma ekonomilerinin örneklerini ve gelişim süreçlerini anlatırken, Ekoloji Kolektifi’nden Fevzi Özlüer ise “Yerel yönetimde olanaklar, strateji ve planlama” başlıklı sunumunda, çalıştayı ortaya çıkaran süreçleri ve ihtiyacın nereden çıktığını anlattı.
“İktidarlaşma yoluna dönük bir çalışmayı önümüze koymalıyız. Belediyeler bizim için bir ölçek, bir anlamda iktidarlaşmak. Belediye ölçeğiyle neyi, ne zaman yapabileceğimizi göreceğiz. Sorunlara nasıl hedefler belirleyebiliriz, bunlar belediyelerde nasıl izlenen hedefler haline getirilebilir ve bunlar bütçeye bağlanabilir mi? Bütçe örgütlenmiş toplumsal emekten başka bir şey değildir” dedi.
Öğleden önceki son oturumda konuşan Özgün Akduran, yerel yönetime ekolojik müdahale ve katılımcı bütçenin sunduğu olanakları anlattı. Akduran, stratejik planlara katılımcılığın her belediyenin politik yaklaşımına göre değiştiğini ifade etti. Performans esaslı bütçeleme sistemine ekolojik taleplerin nasıl dahil ettirebileceğine dair yol ve yöntemleri aktardı.
Kaynak: Evrensel