“Kaz Dağlarını savunmak için; hep birlikte mücadeleye”

0
Evrensel‘in haberinde; GÜMÇED Başkanı Gültekin Mutlu, Emekli Sen Bandırma Şube Başkanı Levent Balkış, ​​​​​​​ÖDP Balıkesir İl Başkanı Ramazan Çeliker ve EMEP Balıkesir İl Örgütü yazdı.

EMEP Balıkesir İl Örgütü

Uluslararası emperyalist şirketler ve yerli işbirlikçileri iktidar desteğiyle dağlarımızı ve sularımızı talan etmektedir. Sermayenin yürütme komitesi olan AKP hükûmetinin program ve uygulamaları emeğin ve doğanın sömürüldüğü ve yağmalandığı bir süreçtir. Son yıllarda ülkemizin farklı yerlerinde çevrenin ve doğanın yok edilmesi pahasına enerji üretmek ve maden çıkarmak için faaliyetlerin yoğunlaştığını görüyoruz.

Edremit Körfezinde, Çanakkale ili sınırlarında Kaz Dağlarında maden çıkarma, HES, RES, Termik Santral, Taş ve mermer ocakları türü çevre ve doğa, ormanlık ve zeytinlik alanlar üzerinde çeşitli çalışmalar ve projeler olduğunu biliyoruz.

Buralarda yaşayan insanların ve çeşitli çevre örgütlerinin doğasını, toprağını ve suyunu korumak için bir mücadele içinde olduğu ve bu mücadele sonucu şirketlere geri adım attırıldığını ve örneğin ÇED toplantıları yaptırmamak gibi bazı geçici kazanımlar elde edildiği görülüyor.

Yine açılan davaların kimilerinde alınan yürütmenin durdurulması vb. sonuçlar olduğu biliniyor. Ancak karşımızda hak, hukuk, adalet tanımayan ve her şey sermaye için diyen bir iktidar ve gözü doymaz kapitalist tekeller var.

Ancak böyle bir mücadele ile sonuç almak mümkün müdür?

Son günlerde Kaz Dağları Kirazlı bölgesinde Altın madenciliği yapan Kanadalı Alamos gold şirketine karşı “su ve vicdan nöbeti” adında bir direniş başlamıştır. Türkiye’nin birçok yerinden çevre ve doğa gönüllüleri ve yurtseverler bu direnişi ziyaret ediyor, destek ve dayanışmada bulunuyorlar. Yine dünyanın çeşitli ülkelerinde Kaz Dağı direnişi ile dayanışma açıklamaları yapıldığını basından izliyoruz. Çanakkale ve Balıkesir bölgesinden ekoloji derneklerinin ve yöre insanlarının başlattığı, Ege ve Marmara Belediyeler Birliği’nin desteklediği bu direniş önemlidir.

Ne yapmalı?

Kazdağılarındaki katliamın sorumlusu yalnızca burada çalışma yapan Alamos Gold şirketi değildir. Bu vb. şirketleri ülkeye çağıran, ülkenin dağlarını, derelerini, topraklarını emperyalist şirketlere peşkeş çeken işbirlikçi AKP hükümeti de en az onlar kadar sorumludur.

Öyle ise bu mücadeleyi kazanmak için yalnızca Kirazlı’da nöbet tutmak yetmeyecektir. Evet, Kirazlı’daki “su ve vicdan buluşması”, “Fazıl Say konseri” Türkiye ve dünya kamuoyunun ilgisini çekmiştir ve çok önemlidir. Bu vb. etkinlikler belli periyotlarla sürdürülmelidir.

Kirazlı çevresinde, maden alanından doğrudan etkilenecek olan, başta üretici köylüler ve bölge halkına yönelik aydınlatma çalışmaları yapmalıyız.

Kaz Dağları ekosisteminde bulunan tüm kentlerimizde ve yerleşim yerlerinde emek, barış, demokrasi güçleri, ekoloji örgütleri, havasına, toprağına suyuna sahip çıkan tüm halk güçleriyle birleşik mücadele platformları oluşturmalıyız.

Sürekli ve ısrarlı bir aydınlatma ve mücadele perspektifiyle hareket edilmeli.

Ekoloji mücadelesinin kapitalizme, emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı mücadele olmadan başarıya ulaşamayacağı bilinciyle yürümeliyiz.

Emeğin, doğanın, bilimin özgürleşmesi kapitalist emperyalizmin yıkılması ile başlayacaktır.

Kazdağılarının üstü altından değerlidir. Havama, suyuma, toprağıma dokunma diyen tüm yurtseverleri, Emperyalist tekellere ve yerli işbirlikçilerine karşı birleşmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.

Bu mücadele tüm ülkeye yayılmalı

Ramazan ÇELİKER
ÖDP Balıkesir İl Başkanı

Kaz Dağlarına yönelik emperyalist aç gözlü madencilik şirketlerinin faaliyetleri doğayı talan etme, geri dönüşü olmayacak şekilde doğanın tahribatı anlamına gelir. Faaliyet yürüttüğü ülkelerde geride enkaz bırakmaktadır. Geri dönüşü olmayan yıkımlara sebep olmaktadırlar. Kaz Dağları Güney Marmara ekosisteminde önemlidir. Kuzeyindeki; Çanakkale, Bayramiç, Ezine, Çan, Yenice, Biga, Gönen havzalarının içme ve kullanma sularının oluştuğu yerdir. Güneyindeki; Edremit ve Havran, havzasını besleyen derelerin doğduğu yerdir. Evrensel kültürün ve tarihin oluşumuna katkı sunmuştur. Kaz Dağları evrensel kültürün bir parçası ve Dünya mirasıdır. Kaz Dağlarının Kuzey ve Güneyindeki havzalar Türkiye’nin önemli tarım ve hayvancılık merkezlerindendir. Zeytini, meyve ve sebzeleri, süt ve süt ürünleri ülke ekonomisine önemli katkı sağlar.

Tüm bunlardan dolayı Kaz Dağları korunmalı, milli park ilân edilmelidir. Kaz Dağlarının üstü altından daha zengindir. Ürettiği oksijenle, su kaynaklarıyla, bitki çeşitliliği ile içinde barındırdığı canlılarıyla eşsizdir. Emperyalist maden şirketlerinin ve yerli işbirlikçilerinin Kaz Dağlarını kendi çıkarları için yağmalamasına, sömürmesine izin vermemeliyiz. Bunun için ekoloji ve çevre mücadelesini tüm ülkeye yaymalıyız. Uluslararası mücadele alanları da yaratmalıyız.

Su ve vicdan nöbeti devam ettirilmeli, toplumun dikkati buraya yönlendirilmeli, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları kesintisiz sürdürülmeli. Sosyal medya etkin bir şekilde kullanılmalı.

Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, çevre örgütleri, meslek örgütleri ve sendikalar ortak platform oluşturarak büyük kentlerde miting, basın açıklaması, konferans, panel gibi etkinlikler düzenlemeli. Uluslararası örgütler de harekete geçirilmeli. Bölgedeki yerel yönetimler birlikte, ortak mücadele etmeli. Kaz Dağları özelinde ülkemizin, doğamızın kalanına karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmeli. Emperyalist, kapitalist sistemin insanı sömürmesi kadar doğayı sömürmesine karşı da savaşmalıyız.

Direniş,örgütlü bir genel mücadeleye dönmeli

Levent BALKIŞ
Emekli Sen Bandırma Şube Başkanı

Kaz Dağları mücadelesi anti-emperyalist bir çevre mücadelesine dönüştürülmeli toplumsal mücadeleye evrimelidir. Çünkü şu an itibariyle yüzlerce il ve ilçede maden aranmasına, taş ocaklarına, mermer ocaklarına, ve jeotermal tesislere karşı tek tek ve lokal lokal mücadeleler yapılmaktadır. Kaz Dağlarında bir ekosistem katliamı yapılmakta bölge halkının gelecekteki su hakkına zehir katılmaktadır. Bu mücadele tek başına bırakılmamalı, salt bir çevre mücadelesi olarak algılanmamalıdır. Kaz Dağlarını savunma mücadelesi her uzun soluklu mücadele gibi çevre halkının altın madeninden zarar gören üreticiler başta olmak üzere bölgenin havasının suyunun toprağının kirlenmesinde zarar görecek halkın örgütlenmesini esas alan ve aynı zamanda Türkiye’deki diğer çevre mücadelelerinde kapsayan örgütlü genel bir mücadeleye dönüştürülmelidir. Çünkü tek başına yapılan çevre mücadeleleri kendi içinde zaafa uğrayıp süreç içerisinde etkisizleştirildiği görülmüştür. Bugün siyasi iktidar halkın iradesini hiçe sayarak seçilmiş belediye başkanlarını görevden almış ve halkın iradesini gasbetmiştir. Burada da mücadele sadece bölge halkına bırakılırsa halkın iradesi yok sayılacaktır. Bu olayla çevre mücadelesinin eklektik mantığı aynıdır. Bu sebeple Munzur’dan Diyarbakır’a, Aydın’dan Artvin’e, Kütahya’dan Bergama’ya kadar Türkiye’nin her yerindeki çevre hareketleri, anti-emperyalist bir çevre mücadelesine çevrilmelidir. Şu görünüyor ki Kaz Dağlarındaki mücadele küçümsenemeyecek ölçüde tepkiye sebep olmuştur. Sanatçılar, aydınlar, siyasiler duyarlı hale gelmiş, harekete geçmiştir. Bu mücadelenin bir yanı da Türkiye’nin her yerinden işini gücünü bırakıp Kaz Dağlarına gelen on binlerin pratik tutumudur. Siz çevre mücadelesinde insanları harekete geçirebiliyorsanız, anti emperyalist bir çevre mücadelesini de örgütlü hale getirebilirsiniz demektir. DİSK Emekli Sen olarak Kaz Dağları ve çevre mücadelesini anti-emperyalist bir mücadele olarak görüyor ve destekliyoruz.

En büyük kazanım, insanların yaşadıkları coğrafyaya sahip çıkması

Gültekin MUTLU
Güney Marmara Doğal Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Başkanı

Bütün bu altın arama çalışmalarını irdelediğimizde karşımıza sürekli Kanadalı şirketler çıkıyor. Kanada ve Türkiye arasındaki dış ticaret ilişkilerine bakıldığında, Türkiye’nin düzenli olarak devam eden bir ticaret açığı var. Aynı zamanda Kanada’dan en çok ithal ettiğimiz ürün altın. Yani çok küçük kazançlar için ülkemizdeki altını çıkararak sonrasında yine bize satıyorlar. Zaten ülkenin doğal yapısını yabancı ülkelere peşkeş çekmenin anlamı yok.

Kaz Dağları direnişinin yüzü olan “Toprağın üstü, altından değerlidir” sloganı çok yerinde. Kaz Dağları dünyada oksijenin en bol olduğu yerlerden biri. Böyle bir bölgeyi çok rahat turizm ve sağlık gibi alanlarda kalkındırabilecekken yapısını bozarak harap etmek seçildi. Sanayileşmenin bir coğrafyayı ne kadar kirlettiğini görmek için bizlerin çok uzağa gitmesine gerek yok, Kuş cenneti gibi canlı bir örneğimiz var. Günümüz itibariyle Kuş cenneti bir bataklıktan ibaret. Fabrikalardaki denetim eksikliği, bunun şirketlerin yararına ilerleyen bir süreç olmasından ötürü karşımızda bir muhatap bulamıyor oluşumuz gibi etkenler bulunduğumuz coğrafyayı gittikçe kötüleşen bir hale soktu. Geri dönüşü çok zorlaşan bir tahribat söz konusu. Ayrıca bu bölgede yetişen ve yediğimiz bütün hububatlarda arsenik var. Çok kez bir yetkilinin bu konuya açıklama getirmesini talep ettik, biz her ne kadar sorunun gerçek ve ciddi olduğunu bilsek de dernek olarak yaptırım gücümüz yok. Ancak gerek belediyelerle gerek STK’lerle görüştüğümüz zaman taleplerimize kayıtsız kalındı. Bunun esas sebebi de yerel yönetimlerin, bölgede söz sahibi olan çok uluslu şirketlerle ters düşmekten kaçınıyor olması. Toplu bir bilinç söz konusu olursa, işte o zaman gerekli tepki ortaya konulabilir. Kitleselleşme bu konuda çok önemli. İnsanlar, doğanın bir parçası olduklarını, karşılıklı bir ilişki içinde olduklarını fark ederek bu bilinçle bazı eylemlere başladılar. Çevreye zarar veren çok uluslu şirketlere ve arkasındaki yerel iktidarlara karşı sert bir tepki geliştirdiler. Belki Türkiye genelinde genişlediği söylenemez ama yerellerde var olan direnişler birbirleriyle karşılıklı bir dayanışma içerisinde ilerledi. Bizce en büyük kazanım, insanların yaşadıkları coğrafyaya sahip çıkmaya başlamasıdır. Geldiğimiz son noktada dayanışmayı ve motivasyonumuzu paylaşmamız, büyütmemiz gerekiyor. Biliyoruz ki insanlar coğrafyanın tahribatına karşı tepkisiz kalmayacak, tıpkı Kaz Dağlarında olduğu gibi doğaya sahip çıkacak ve çözümsüz olduğumuzu iddia edenlere karşı duracaktır.

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın