Kapitalist sistem yenilenebilir kaynakları azaltıyor, ekosistemi mahvediyor, yaşam yerlerini kaldırıyor, yaşayan türlerini çoğu kez ticaret adına öldürüyor. Doğa tazminat hakkını kullanamıyor. Doğa başına gelen felaketlerle insanları uyarmaya çalışıyor.
Sendika‘nın yazısına göre; 16 yılda Hindistan yüzölçümü kadar alanı doğada talan ettik ve tüm özelliklerini ortadan kaldırdık.
Hala doğayı katletmeye devam ediyoruz. Kaz Dağları, Karadeniz’in yaylaları altın madeni adına, Sinop ormanları ne zaman yapılacağı belirsiz nükleer santrali adına katlediliyor. Gözü dönmüş kâr hırsı doğanın acımasız talanında en büyük sorumlu.
Kaybedince ağlamanın yararı yok.
El değmemiş doğa, yani bakir doğa doğal alan olup insan tarafından çok az değişikliğe maruz kalmıştır. Altyapı bulunmaz, konut barındırmaz. Ekosistem ağırlıklıdır.
Bakir doğanın yanında bir de vahşi doğa vardır. Kapladığı alan bakir doğaya göre daha azdır. Çok parçalıdır, kısmen ya da önemli ölçüde değişmemiş, en az 10.000 hektara sahip, meranın olmadığı, arıcılığın yapılmadığı, balıkçılığın olmadığı, altyapının (baraj, yol, kazı) olmadığı yerlerdir.
Vahşi doğalar önce bakir doğaya çevrildi; sonrada bu doğalar insan, şirket ve uluslara hizmetler sundu: İaşe olarak (odun, su, balık), kültürel olarak (spor, turizm, yürüyüş), düzenleme hizmetleri (iklime yardım, toprak oluşumu, su baskınlarını önleme).
Bu hizmetlerin yüzde 60’ı bozuldu, sürdürülemez hale geldi. Çünkü kapitalist sistem yenilenebilir kaynakları azaltıyor, ekosistemi mahvediyor, yaşam yerlerini kaldırıyor, yaşayan türlerini çoğu kez ticaret adına öldürüyor.
Doğa tazminat hakkını kullanamıyor.
Doğa başına gelen felaketlerle insanları uyarmaya çalışıyor.
İnsan etkinliğinin henüz el atmadığı doğa parçaları direniyor ve ABD, Brezilya, Rusya, Kanada ve Avustralya el değmemiş doğanın yüzde 70’ini barındırıyorlar. Kalan kısmı ise 15 ülke paylaşıyor. Avrupa’da bu oran yüzde 1 ve İsveç-Finlandiya’da boreal ormanlarını kapsıyor. Ayrıca Romanya ve Bulgaristan’da 400.000 hektar ilkel orman bulunmakta ve 2009 yılında Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararla koruma altında.
Antarktika dışında toprakların yüzde 77’si, okyanusların yüzde 87’si insan etkinliği -doğal kaynak arayışı- nedeniyle değişti, altüst oldu.
Brezilya 2010 yılında yavaşlayan doğa katliamından sonra 2017-2018 yılları arasında Amazon ormanlarında 8000 kilometrekarede kesim yaptı. Amazon, 900.000 yerliye ev sahipliği yapıyor ve dünya oksijeninin yüzde 20’sini üretiyor.
Kanada, önemli orman alanına sahip ama petrol adına buralara giriyor.
Siz insan etkinliğini kapitalist sistem diye okuyun. Gözü doymadıkça nerede bakir doğa varsa el atıyor. Kutuplarda buzullar eridikçe elini ovuşturuyor yeni maden, petrol kaynakları bulacağım diye. Kargo gemilerine yollar açılıyor.
1970-2014 yılları arasında vahşi omurgalı nüfus yüzde 60 azaldı. Böceklerden hiç söz etmeyelim. 8500 tür tehdit altında. Çoğu kaybolurken bir kısmı da göç ediyor. Sistem yaşatmıyor.
Yapılan hesaplara göre doğanın verdiği hizmet 125.000 milyar dolar/yıl. Evet, ne kadar sıfır ekleyeceğimizi bilemiyoruz.
En fazla etkilenen alan nemli bölgeler. Nemli bölgelerin yüzde 87’si kayboldu.
46 tropikal ülkede büyük ölçekte tarım ormanların yüzde 40 azalmasından sorumlu ise özellikle soya, mısır, kolza, palmiye, pamuk üretiminin artması. Bunların önemli kısmı da hayvan yemi ve biyoyakıt piyasası için.
Kentleşme doğal alanların kaybolmasından yüzde 27 sorumlu.
Vahşi ya da el değmemiş doğa diyebileceğimiz yerler şunlar: (Bir yerlere not edin. Kaybolunca bulamayacaksınız)
İsveç, Kanada, Finlandiya’nın kuzeyinde boreal ormanlar,
Avustralya ve Afrika’da çöller,
Alaska’da tundra alanları,
Brezilya’da Amazon ormanları,
Rusya’da tayga ormanları,
Afrika’da Botswana bölgesi, kimi ılıman ormanlar.
Bunlar önemli alanlar.
Ne gibi tehlikelerle karşı karşıyalar?
Sanayileşme, kentleşme artışıyla biyoçeşitlilik giderek azalıyor. Kirlilik giderek daha fazla etkiliyor. Toprağa aşırı yüklenme yapılıyor (Amazon ormanları gibi), meralar aşırı kullanılıyor. Yoğun tarım yapılıyor, Küresel ısınma ve orman yangınları alanı daraltıyor. Yangın sonrası alan tarıma ya da yerleşmeye açılıyor. Doğal koruma alanlarında açılan maden ocakları bir başka sorun. Deniz nakliyatı, erozyon, çölleşme diğer tehlikeler.
Doğal, bakir alanları korumak için yapılan antlaşmalar olsa da (Antarktika, okyanuslarla ilgili) yaptırımı olmayan antlaşmaları kimse dinlemiyor.
Yakın zamanda dünya nefes almayı kesecek. Talancı sisteme dur deyip değiştirmezsek çocuklarımız, torunlarımız temiz hava solumak için nereye gidecekler?
Kaynaklar:
Science et Vie dergisi, no:217, Şubat 2019.
wwf.fr; ouvertures.net; rfi.fr; researchgate.net; sciencesetavenir.fr; futura-sciences.com.