Türkiye’nin şimdiye kadar gördüğü en büyük kalabalıklara sahne olan Gezi Parkı eylemlerinin 7. yıl dönümünde Taksim Dayanışması’ndan avukat Can Atalay, direnişi Artı Gerçek’e değerlendirdi.
Bugün Gezi Parkı eylemlerinin yedinci yılı. Taksim Dayanışması’ndan avukat Can Atalay, “Gezi’den geriye bir dip dalga kaldı, bu dip dalga kuşaklar boyunca devam edecek” dedi.
Türkiye’nin gördüğü en büyük kalabalıklara sahne olan Gezi Parkı eylemlerinin bugün 7. yıl dönümü. 2013 yılının 27 Mayıs gecesi Taksim’de bulunan Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesi kapsamında ağaçların kesilmesi haberleriyle ilk direniş başladı.
Bir sonraki gün sabah Taksim Dayanışması üyeleri ve yaşam savunucuları parkın Divan Oteli bölümünde ağaçların sökülerek başka bir yere taşınmasına karşı çadır kurmak istedi. Polisin müdahalesiyle parkta kalabalık da giderek büyüdü ve o kalabalık sonraki günlerde binleri on binleri buldu. Taksim’de polis şiddetine karşı eylemlerin tepe noktası 31 Mayıs gecesi oldu. On binlerce kişi İstiklal Caddesi’ni doldurarak polis şiddetine karşı saatlerce direndi. O gece Boğaziçi Köprüsü’nden binlerce kişi de Avrupa Yakası’na yürüdü.
Eylemler günden güne Türkiye’nin çeşitli illerine yayılırken, eylemlere katılan insan sayısı da gün be gün artıyordu. Türkiye, tarihinin en kalabalık eylemlerine sahne oluyordu. Eylemler yayıldıkça polis şiddeti de büyüyor, bu nedenle hayatını kaybedenlerin sayısı da artıyordu. Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz, Ankara’da Ethem Sarısülük, İstanbul’da Berkin Elvan, Hatay Armutlu’da Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti. Gezi eylemleri sürecinde İstanbul’da Hasan Ferit Gedik ve Mehmet Ayvalıtaş, Diyarbakır’da Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi.
Gezi Parkı eylemleri 2013 yılının sonuna doğru sönümlense de etkileri halen sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan halen konuşmalarında Gezi’yi hedef almaya devam ediyor. İktidar büyük korkusu olan Gezi’nin ardından bıraktığı kardeşlik, dayanışma, eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerini sindirmek için deyim yerindeyse baskıcı politikalarına hız verdi. Gezi ailelerinin adalet talebine karşılık Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve Abdullah Cömert davalarında yargılanan polislere ödül gibi cezalar verildi. Berkin Elvan’ın katili olan sanık polis halen yargılanıyor ancak cezaevinde değil.
İktidarın yıllar geçse de Gezi’den öç alma hevesi hiç bitmedi. Öyle ki Gezi’nin üzerinden altı yıl geçmesine rağmen aralarında Taksim Dayanışması üyeleri Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın tutuksuz, iş insanı Osman Kavala’nın ise tutuklu yargılandığı 16 sanıklı “Gezi Davası” açıldı.
“En güçlü sesimiz sokakta duyulacak”
Bu yıl Gezi’nin 7. yılı. Aradan geçen 7 yılda yaşananları Gezi Davası’nın sanığı olarak yargılanıp beraat eden Taksim Dayanışması’ndan avukat Can Atalay ile konuştuk.
Atalay, Gezi Parkı eylemlerinin yedinci yılına denk gelen salgın nedeniyle bu yıl çok farklı çevrelerle birlikte aynı renklilik ve aynı çoğulculukla çok kapsamlı bir sosyal medya programı hazırlandığını belirtiyor. “Ben bu vesileyle emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür etmek isterim” diyen Atalay“Onun dışında Gezi’nin yedinci yılında da en büyük megafonumuz en güçlü sesimiz sokakta olacak ama halk sağlığı için gerekli olan önlemleri alarak duyulacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” ifadelerini kullandı.
“Gezi’den geriye bir dip dalga kaldı”
Gezi’den geriye esas olarak bir dip dalga kaldığını belirten Atalay, bu dip dalganın kuşaklar boyunca süreceğine işaret etti:
“Bu dip dalga yurttaşların kendi haklarına sahip çıkma kararlılığında nitel bir sıçrama yarattı. Ayrıca neoliberal-dinbaz çizginin esaslı bir güç yitimi sonrasında eşitlikçi, özgürlükçü ve adalet talep eden milyonlar toplumsal hegemonyada belirleyici hale geldi. Bence Gezi’nin en önemli kazanımı budur. Bu dip dalga benim tahminime ve değerlendirmeme göre kuşaklar kuşaklar boyunca sürecektir.”
“Emeğiyle geçinen yurttaşların iradelerine sahip çıkması iktidarın en büyük korkusu”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son olarak “Gezi’de polise kurşun sıkıldı” sözlerini de değerlendiren Atalay “AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Gezi’de polise kurşun sıkıldı’ dediğini duyduğum anda bir kere daha kulaklarıma inanamadım. Ben Gezi ile ilgili bütün iddianameleri, bütün tensip tutanaklarını ve yanlış hatırlamıyorsam gerekçeli kararların hepsini okudum. Bu iddia geçtiğimiz yedi yıl içinde hiç dillendirilmemişti. İlk defa Erdoğan tarafından siyaset kürsüsünden dillendirilmiş oldu. Gerçekle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı kanaatindeyim” dedi.
Atalay iktidarın Gezi’den neden bu kadar korktuğuna ilişkin olarak “Gezi’den korkularının nedenini Gezi’den korkanlara sormakta fayda var. Dünya tarihine geçecek kadar önemli, emeği ile geçinen milyonların kendi kaderlerine sahip çıkma iradesi, onları bir koyun gibi gütmeye çalışanlar açısından tabi ki en büyük korkudur. Bence esas neden budur” ifadelerini kullandı.
“Gezi’de yaralananlarla ilgili 5 bin şikayet var ancak savcılık tek bir işlem yapmadı”
Gezi’de hayatını kaybeden 8 yurttaş ile ilgili süren dava ve soruşturmalara da değinen Atalay, şunları söyledi:
“Soruşturma süreçlerinin ne kadar uzatıldığını, soruşturma yapmamak için dahi neler yapıldığını kamuoyu biliyor. Adalet talebinin, Gezi’de hayatını kaybeden arkadaşlarımızın soruşturmasında yerine getirilmemiş olması adalet duygusunu da zedeledi. Ethem’in katili cezaevinde değil, Ethem’in ailesinin cezalandırılması istenircesine bir görüntü ortaya çıktı. Ali İsmail’in katilleri cezaevinde değil, Ali İsmail’e son tekmeyi atan Mevlüt Saldoğan, o son tekmeyi atarken ayağının incinmiş olduğu gerekçesiyle Gezi Davası’nda yargılanan insanların cezalandırılması istemiyle davaya katılma talebinde bulundu. Mahkeme bu talebi kabul etti. Berkin’in katili bir gün bile cezaevinde kalmadı, yargılaması devam ediyor. Mehmet Ayvalıtaş’ın katilleri ödül gibi kararlarla beraat etti. Abdullah Cömert’in katili ise yıllar süren uzun çabalardan sonra (avukat Hatice Can’ın ısrarlı çabalarını da saygıyla anmak isterim) tutuklandı fakat cezaevinde bir ay kaldı kalmadı, düşüncesinden dolayı insanları içeride tutan fakat katilleri hırsızları cezaevinden çıkaran infaz düzenlemesiyle yani kısmı afla salıverildi. Esas olarak Gezi’de hayatını kaybeden arkadaşlarımızla ilgili durum budur.”
Atalay, Gezi döneminde ağır şekilde yaralanan, orta düzeyde yaralanan kişilerin İstanbul Adliyesi’nde 5 bini aşkın şikayeti olduğunu ancak bunlara ilişkin dosyalarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın şu ana kadar tek bir işlem yapmadığına da dikkat çekti.
“Gezi davası Fethullahçı çete ile AKP’nin son suçlarından biridir”
Haklarında açılan ve beraat ettikleri Gezi Davası’nı da değerlendiren avukat Atalay, “Gezi Davası Fethullahçı çete mensubu polislerin, savcıların ve hakimlerin birinci dereceden hazırladıkları tanzim ettikleri bir dosyadır. Bir diğer ifadeyle Gezi Davası Fethullahçı çete-AKP koalisyonunun ortaya çıkan en son suçlarından biridir” yorumunda bulundu.
Atalay yargılama sürecinde yaşananlara vurgu yaparak “Gezi davası iddianamesinin ileri tutar tarafının olmaması bir yana, yargılama başladıktan sonra mahkeme heyetinin tüm usul ve kurallara aykırı bir şekilde değiştirilmesi, yeni gelen mahkeme heyetinin dosyadaki sanıkları cezalandırmak üzere getirildiği kaygısını ve şüphesini tüm kamuoyu nezdinde yaratmıştı” dedi.
Mahkemenin bizce gerekçesi yanlış olsa da beraat ve dosyanın tutuklu sanığı Osman Kavala ile ilgili de tahliye kararı verdiğini dile getiren Atalay “Bundan sonrası gerçekten bir daha evlere şenlik bir durumdur çünkü Kavala tahliye kararından sonra tahliye edilmeden aynı dosya numarası üzerinden ama bu sefer başka bir suçlama nedeniyle tekrar tutuklandı” diye konuştu.
“Kavala’nın tutukluluğu Türkiye’deki adaletsizliğin en büyük bahislerinden biridir”
Kavala’nın tutukluluğuna da dikkat çeken Atalay şunları söyledi:
“Beraat kararı veren mahkeme heyeti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından çok sert bir dille eleştirildi ve bu heyetle ilgili hızlıca soruşturma açıldı. Öncelikle Kavala ilgili şunu söylemek isterim:
Kavala’nın toplumsal hayata etki etme biçimini beğenmeyebilirsiniz, fikirlerini benimsemeyebilirsiniz. Ancak Kavala’nın tutukluluğunun Türkiye’deki adaletsizliğin ve aynı şekilde Türkiye’nin demokratikleşmesinin de en önemli bahislerinden birisi olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim. Kararın ertesi günü hakkında soruşturma açılan hakimlerin olduğu dosyada istinaf mahkemesinin kararının adil olmasını umuyoruz.”