Koray Türkay’ın adını, biz ekolojistler, yaşam alanlarında verdiği mücadelerle duyduk. Bunlardan bir tanesi Kazdağları’nda Balaban tepesinde direniş çadırları idi. Tüm “Kazdağları İstanbul Dayanışması” aktivistleri gibi o da kararlılıkla Alomos Gold ülkeyi terk edene kadar bu direnişinin peşini bırakmadı! Özellikle o tarihten sonra ekoloji hareketinin ülke ölçeğinde güçlenmesine en yoğun katkı verenlerden biri olarak öne çıktı. Gerek sosyal medya, gerek Kanal İstanbul, Validebağ, Muğla/Akbelen olmak üzere pek çok başka direniş alanında yer aldı. İstanbul’dan Muğla’ya yangın söndürme çabalarına destek vermek için yollara düştüğünü de gördük. Bugün Koray Türkay aramızda yok. Tutuklanarak cezaevine konuldu. Gezi davasında tutuklanan aktivistler gibi onun tutuklanmasının da yükselen ekoloji hareketine bir göz dağı olarak anlamak mümkün. Buna direnmek gerekir. Koray Türkay aramızdan biridir ve yalnız değildir!
Yeşil/Ekoloji hareketinin tarihsel birikimi hakkındaki görüşlerinizi merak ediyoruz? Böyle bir birikimden söz edebilir miyiz? Eğer yanıtınız evet ise bugüne kadar genel bir değerlendirme yapmanız mümkün mü?
Ekoloji mücadelesinin elbette tarihsel birikimi oldukça eskidir. İnsanlık tarihinde bu mücadele binlerce yıl öncesine gider ama Türkiye özelinde bahsetmek gerekirse yakın tarihimizde mücadeleyi mayalamış önemli birikim durakları mevcuttur. Bergama Direnişi altın madenine karşı tüm ezberleri bozan, yerel dinamiklerin örgütlü, etkin mücadelesi o dönemin kısıtlı iletişim olanaklarına rağmen tüm Türkiye’de uzunca bir süre gündeme oturmuş ve altın madeninin doğaya ve insan sağlığına verdiği zarar ile ilgili daha önce hiçbir bilgisi ve ilgisi olmayan birçok insanın farkındalığına yol açmıştır. Daha sonra Cerattepe Direnişi yine ekoloji mücadelemizin tarihsel birikiminin mayalanmasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca birçok ekolojistin bu tarih içerisinde görmek istemediği ancak son derece kararlı ve örgütlü ekoloji mücadele pratiklerinden birisi de Hasankeyf özelinde gerçekleşmiştir. Bugün 12 bin yıl tarihi ve ekolojik öneme sahip Hasankeyf’i sular altında bırakan baraj projesine karşı Kürt Halkı’nın uzun yıllardır verdiği etkin mücadele ekoloji mücadele tarihinin önemli bir tarihi ve birikimidir. Daha yakın tarihte olan ve büyük bir kazanıma sahne olan Kazdağları Kirazlı nöbet eylemleri de bu tarihin içerisinde önemli bir birikim ve aktarım halini almıştır.
Ekoloji hareketinin bugüne kadar önemli başarıları ve başarısızlıkları nelerdir?
Ekoloji Hareketinin bugüne kadar ki en önemli başarısı uluslararası ekoloji örgütleriyle etkileşimi, dayanışmayı ve çatı örgütlenme olanaklarını oluşturmaya başlamasıdır. Uluslararası düzeyde gerçekleştirilen forumların sonucunda yakın zamanda COP26 İklim Adaleti alternatif zirve olarak oldukça önemli bir kazanımdır.
Büyük başarısızlığı ise kapitalist modernitenin yıkım hızına denk bir hız yakalayamaması nedeniyle bugün iklim kriziyle, yani ortalama sıcaklığın 1,5 dereceyi aşma noktasında dünyanın geri döndürülmesi oldukça zor bir felaket sürecine girmiş olmasına engel olamamasıdır.
Koronovirüs salgını ekoloji hareketinin dönüşümü ve gelişimi bakımından olumlu ya da olumsuz bir rol oynamakta mıdır/ oynar mı? Salgının hareketin güçlenmesi için yeni olanaklar doğurdu ise bunlar nelerdir? İçinde bulunduğumuz koşulların avantaj ve dezavantajlari nelerdir?
Koronavirüs İklim Krizi-Değişimi ile eş zamanlı bir sürece denk geldi, tabi bu tesadüf değildi. Bu durumu kabaca sınırsız üretim ve tüketim anlayışının basıncındaki doğanın tepkisi olarak tespit edersek ekolojik yıkımın hangi aşamasında olduğumuzu görmek adına önemli bir veri olduğunu anlamamız gerekir. Salgının tüm dünyada etkili olması ve renk, dil, din ayırmaksızın etkin olması üretimi durdurdu ve bir süre sokağa çıkış yasaklarını mecbur kıldı. Bu süre zarfında doğanın kendini nasıl rehabilite ettiğini, temizlediğini gözlemlemiş olduk. Bu süreçte anlaşılması gereken şey; kapitalist üretim ve tüketim anlayışı terk edilmeden bu ekolojik yıkımın durdurulamayacağıdır; ancak buradaki esaslı sorun kapitalist moderniteden kurtulma yol, yöntem farklılıklarındadır.
Küresel ekolojik kriz Türkiye’ye ne şekilde yansımakta? Bugün ülkenin en önemli ekoloji sorunları -öncelik sıralamasına göre- nelerdir?
Küresel ekolojik kriz Türkiye’ye kuzey yarım kürede olan ülkelere yansıdığından daha şiddetli yansımaktadır. Genel olarak dünyadaki sermaye birikiminin büyük çoğunluğunu elinde bulunduran ve esas olarak iklim krizinin sebebi olan ülkelerdeki insanlar güney yarımkürede olan topluluklardan daha az etkilenmektedir. Ancak yine kapitalist sermaye birikiminin güçlü olduğu ülkelerde de özellikle tarihte görülmemiş iklim değişimi nedenli orman yangınları yaşanmıştır. Gerek Avustralya’da, gerek İspanya’da, gerekse Yunanistan gibi ülkelerde orman yangınları yıkıcı olmuştur. Almanya’da, Belçika’da ise sel felaketlerinin köyleri, kasabaları haritadan silecek düzeyde yıkıcı etkisi olmuştur.
Türkiye’de ise iklim değişikliğinin etkisi geçtiğimiz yaz aylarında gerek sel felaketleri, gerek orman yangınları düzeyinde tarihimizde olmadığı şekilde kendisini göstermiştir. Türkiye’de 2021’in tamamında yaşanan orman yangınlarında yok olan ormanlık alan 178 bin hektar civarında, yani 1 milyar 780 milyon metrekare. Başka bir ifadeyle söylersek tüm İstanbul’un yaklaşık 5’te 1’i büyüklüğünde bir alan. İklim krizinin Türkiye’ye bundan sonraki süreçte yaşatacağı en temel sorunun kuraklık olduğunu görüyoruz. Karbon emisyon oranlarında önlenemez artışı dünya sıcaklık ortalamalarının 1,5 dereceyi hızla aşacağını ortaya koymaktadır. Bu da Türkiye’nin özellikle iç kısımlarında ciddi kuraklık yaşanmasına, göllerin ve tatlı su kaynakların kurumasına ve tarımın önemli ölçüde yıkımına neden olarak gıdaya ulaşım sorunuyla karşı karşıya kalacağımızı göstermektedir. Geçtiğimiz yaz, özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde bu kuraklığın sinyalleri görüldü. Önümüzdeki bahar ve yaz aylarında sıcaklık artışının ve kuraklığın artarak devam etmesi en önemli ekolojik sorunumuz olduğunu düşünüyorum. AKP-MHP Türkiyesi karbon emisyon oranına en fazla katkıda bulunan ülkeler sıralamasında 16. sırada ve yerine getirmesi gereken sorumlulukların hiçbirini yapmayarak bu yıkımın en önemli sorumlularındandır.
Türkiye’deki emisyonların %24,1’i elektrik sektöründen kaynaklanırken %21,2 si sanayi üretiminden kaynaklanmaktadır. Bu da göstermektedir ki sorun kapitalist üretim ve tüketim sorunsalıdır. Bugünkü iktidar ise bu anlayışın en keskin temsilcilerindendir. Karbon yutak alanlarının sermaye projeleriyle yok edilmesi iklim krizinin Türkiye özelinde çok daha yıkıcı olmasının bir başka nedenidir. Orman alanlarının maden ve inşaat projeleriyle yok edilmesi bu iktidarın varlığını tesis ettiği ekonomi politikasıdır. En çarpıcı iki örnekten birisi; Bakanlık kararnamesiyle orman alanlarının yapılaşmaya açılma kararıdır. İkincisi ise 2021 yılında maden projelerinin 1525 tanesine ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmesidir. Bu veriler dahi iklim krizi içerisinde nasıl bir iktidar anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Bu bağlamıyla şu an en önemli ekolojik sorunumuz; bu iktidardır.
Ekoloji hareketinin bundan sonra nasıl bir yönelimi olacaktır/olmalıdır? Ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız?
Ekoloji hareketinin tartışılması ve netleşmesi gereken iki önemli sorunu vardır. Bunlardan birisi yakın vadeli mücadele perspektifine dairdir, yani iktidarı hedefe koyan bütünlüklü bir ekoloji hareketi politikası, bir diğeri de orta vadede kapitalist moderniteden kurtulma yol, yöntem ve alternatif modeller konusunda ortaklaşma veya sentezleşme ihtiyacıdır. Büyük yakıcı sorunların cevaplandırılması gereken soruları vardır ve ekoloji hareketi bu soruları gerçekleştirilebilir, nesnel, somut bir şekilde ortaya koymadan kapitalist moderniteyi kıracak toplumsal sahipleniş ve kalkışmalara ulaşamaz. Kastettiğimi kabalaştırarak söylersem, bu iktidardan kurtulduğumuzda yeni gelecek iktidara dayatılacak bir Ekolojik Türkiye Yönetim Planımızın olması gerekir aksi taktirde elimizde sadece “tek yol devrim” sloganı ile ajitasyon üretim alanı haline döneriz. Yarına dair somut gerçekleştirilebilir önermelerin arkasına milyonları katan bir toplumsallaşmayla ancak kapitalist modernitenin ekolojik eksende ipinin çekilebileceğini düşünüyorum. Buradan kolaycı bir yaklaşımla “yeşil yıkama veya sürdürülebilir enerji” yaklaşımı anlaşılmamalıdır. Bahsettiğim kapitalist modernitenin dişlerini kıracak, toplumsallaşabilecek radikal ekolojik yaşam önermelerinin ortaya konmasıdır. Bugün elektrik üretimi en fazla karbon salınımına neden oluyorsa sorunun hem tüketim hem üretim alanı mercek altına alınarak sistem içinde sistemin dişlerini kıracak bir politik kıvraklığı ekoloji hareketi olarak ortaya koymak durumundayız. Bu sorunları devrim sonrasına havale eden bakış açısı sorumluluktan kaçmakta ve sadece söz üretmekten başka bir şey yapmak istememektedir. Bu yaklaşımın başka bir alandaki yansıması ana dilde eğitim hakkının devrim sonrasına havale edilmesi gibidir.
Bugün aktif olarak hangi çalışmalar içerisindesiniz?
Bugün aktif olarak İklim Adaleti Koalisyonu, Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Kazdağları İstanbul Dayanışması ve HDK-HDP Ekoloji Meclisi içerisinde yer almaktayım.
Kendinizi tanıtabilir misiniz? Bugüne kadar hangi yeşil/ekoloji hareketlerinin parçası oldunuz?
Ben Koray Türkay 47 yaşındayım. Marmara Üniversitesi Turizm ve Otelcilik mezunuyum, şu an ise Anadolu Üniversitesi Adalet bölümü öğrencisiyim.
Bugüne kadar Gezi İsyanı içerisinde, Alamos Gold’a karşı Kazdağları Kirazlı bölgesinde verilen 7/24 nöbet eylemlerinde, dönem dönem Validebağ Koru’sunun koru olarak kalma mücadelesinde, Kanal projesine karşı Koordinasyonun kuruluşundan itibaren içerisinde yer aldım. Ya Toplumsal Ekoloji Ya Barbarlık Kazanacak!
———————————————–
NOT(1): Yukarıdaki söyleşi 7 Ocak 2022 tarihinde tamamlandı. 14 Haziran 2022 tarihinde ilk defa Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi’nde yayımlandı.
NOT(2): Koray ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide görüleceği gibi kendisine otobiyografik sorular da yöneltmiştik fakat yanıtlarını ekoloji ile sınırlı tutmayı tercih etmişti. İki gün önce tutuklanınca kendisinden “Suruç Gazisi Koray” diye söz ettiklerini duyduk. Konuyu araştırdığımızda şöyle bir söyleşiyle karşılaştık; “Savaş sürecinde yıpranmış çocuklara moral olur diye jimnastik aletleri toparladım. Yer minderleri, takozlar… Kendim yaptırmıştım hepsini.”… “Çok korkunçtu. Herkes paramparça…”. Söyleşinin tamamını burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
NOT(3): Koray kendisine ev hapsi verildiğinde Hakan Tosun’a kısa -2 dak. 19 s.- bir röportaj vermişti, buradan izleyebilirsiniz.
———————————————–