6 Şubatta yaşanan depremin yarattığı sosyal sarsıntı hala sürerken Ekoloji örgütleri depremde de deprem sonrasında da alevi kimliği, çok kültürlü yapısı nedeniyle AKP tarafından kasıtlı olarak ihmal edilen Antakya’da (Hatay) buluşarak dayanışmalarını iletecekler. İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği yayınladıkları çağrı metninde “Antakya’ya ve deprem bölgelerine gelebilenleri yanımızda olmaya, gelemeyenleri sesimize ses olmaya çağırıyoruz.” Diyerek 6 Şubatta Antakya ile dayanışmaya davet etti.
İki yıl önce altı şubatta yakın zamanda yaşanan en şiddetli depremin yaşandığı Malatya merkezli depremin izleri hala silinemedi. İki yıl önce vaadedilen deprem konutları yapılmadığı için birçok ilde depremzedeler hala konteynerlerde kalmak zorunda kalıyor ve ısrarla artık kalıcı bir konutta yaşamak istediklerini belirtiyorlar. Depremin ilk zamanlarında sergilenen dayanışma seferberliği de aradan zaman geçtikçe ve İMF kayyumu Mehmet Şimşek tarafından uygulanan kemer sıkma ekonomi politikaları tarafından yoksullaştırılmaya maruz kalınmışlık nedeni ile deprem mağdurları kendi kaderlerine terkedilmiş haldeler. İlk günden son derece örgütlü bir şekilde özellikle de AKP tarafından bilinçli olarak terkedilen Antakya (Hatay) ile dayanışma gösteren ekoloji örgütleri depremin ikinci yılında Antakya ile dayanışmak için altı şubatta bir buluşma eylemi düzenliyor. Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu tarafından organize edilen eylemle ilgili ortak bir çağrı metni yayınlandı.
“İki yıl önce büyük yıkımın ortasında, birbirimize tutunduk ve ayağa kalktık. Yeryüzü dayanışma tarihine benzersiz çabalarla yeni boyutlar kattık. Dayanışmanın, amansız koşullar altında dahi, umudu nasıl çoğalttığını gördük. O zor ve taşınması güç günlerde deprem bölgesini hiç yalnız bırakmadık.” Denilerek başlanan metinde dayanışmaya ve dayanışma geleneğine vurgu yapıldıktan sonra bu kentlere yönelik verilmesi gereken önemin verilmediği belirtilerek “Geçen iki yılda tam tersi yapıldı. Yüzde 85’i yıkılmış olan Antakya-Defne’de, Samandağ’da, Kırıkhan’da, Hassa’da hiçbir şey olması gerektiği gibi yapılmadı. Kurtarmadan, hasar tespitine, enkaz kaldırmadan, enkazın taşınmasına, depolanmasına, ayrıştırılmasına, yapıların boşaltılmasına, yıkımına, çadır alanlarından, konteyner alanlarına, okulundan, sağlık tesisine, taş ocağından, beton santraline, gıdadan, tarımsal üretime hangi konuyu ele alsak sorun olmaktan öte tam bir kriz alanına dönüştü.” Denildi.
Tüm Ekosistemin Geleceğini İyileştirmek İçin de Dayanışma
Bu eksiklere dikkat çekildikten sonra Hataylıların geleceğini değil, tüm ekosistemin geleceğini belirsizleştiren yeni sorunlara rağmen umudumuzu koruma çabasında oldukları vurgulanarak yine de bütün iyilikleriyle ve iyileşme umudu ile dayanışma çağrılarına devam edileceği ifade edildi ve “Temel ihtiyaçların karşılandığı sağlıklı bir çevrede yaşamaya dair yapılacakların bir lütuf değil Anayasal hak olarak ele alınması için, Antakya’nın kimliğini, doğasını tehdit eden uygulamaların önlenmesi için çabalıyoruz, bu çabaların görünür hale gelmesi için dayanışma grupları arasında bağları güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu nedenle depremin ilk günlerindeki gibi dayanışmaya ihtiyacımız çok büyük” saptaması yapıldı.
Bu vurgulardan sonrada 11 madde ile neler yapılması gerektiği sıralandı ve bu kapsamda şunlar talep edildi.
- Geleceğimizi belirleyen tüm konularda söz ve karar yetkisi istiyoruz. Tüm konuları tartışacağımız kamuya açık, şeffaf müzakere süreçleri ve mekanizmaları oluşturulmalıdır. Ada ve sokak bazında hak sahipleri ve yaşayanlarla müzakere muhatapları acilen belirlenmeli, duyurulmalıdır.
- Her türlü ekolojik yıkım faaliyetinin durdurulmasını, tüm canlıların ve doğanın haklarının düşünüldüğü, irdelendiği, korunduğu bir ekolojik restorasyon programının oluşturulmasını talep ediyoruz.
- Kamu otoritelerine güvenerek, onların onayıyla, onların kontrol sorumluluğunda inşa edilmiş yapıları edindiğimiz için ev dâhil tüm kayıplarımızın bedelsiz karşılanmasını istiyoruz.
- Adalet arayan ailelerin davalarının hızla sonuçlanmasını depremde yıkılan binalarda kontrol ve denetimleri yapmayan yetkililerin cezalandırılmasını bekliyoruz.
- Gündelik yaşamımızı cehenneme dönüştüren tüm sorunların çok kısa sürede düzeltilmesini istiyoruz. Yol, su, kanalizasyon, elektrik, iletişim altyapısı sıkıntılarının hala çözülmemiş olmasını kabul etmiyoruz. Kentsel erişim sorunlarının çözülmesini, toplu taşımın geliştirilmesini talep ediyoruz. Sağlık ve eğitim hizmetlerindeki mekân ve personel eksikliklerinin giderilerek kaliteli sağlık ve eğitim olanaklarının oluşturulmasını bekliyoruz.
- Başta Antakya-Defne olmak üzere yıkılan şehirlerimizin müteahhit inisiyatif ve yararı tarafından değil, akıl, birikim ve mutabakatla özgün kimliği gözetilerek, yerel halkın bilgilendirilmesiyle onarılmasını talep ediyoruz.
Kendi Ayaklarımız Üzerinde Durma Çabamızın Desteklenmesini İstiyoruz
- Sadece insanlarımızı kaybetmedik. Sadece binalarımız yıkılmadı, şehrimizi de kaybettik. Her türlü iş olanağı, üretim de yıkıma uğradı. Kendi ayaklarımız üzerinde durma çabamızın desteklenmesini istiyoruz. Her sorun gibi yerel halkın nasıl istihdam edileceği, yerel ekonominin nasıl destekleneceği bölgede yaşayanlarla birlikte ele alınmalı. Tüm inşaat faaliyetlerinde yerel işgücüne, istihdam olanakları sağlanırken yerel esnafa öncelik tanınmalıdır.
- Vadilerimizin, zeytinliklerimizin moloz deposuna dönüştürülmesini, dağlarımızın taş ocakları ile delik deşik edilmesini, yaşam alanlarımıza rastgele beton santrali kurulmasını kabul etmiyoruz. Tozsuz, havası temiz bir Antakya’nın, Samandağ’ın mümkün olduğunu biliyoruz ve istiyoruz.
- Hem toplumsal, hem bireysel hafızamızın mekân izlerinin yok edilmesini, şehirlerimizin bir boş düzlem, bir boş arsa olarak ele alınmasını kabul etmiyoruz. Merkezde, ilçelerde ve mahallelerde her türlü mülksüzleştirmeyi reddediyoruz.
- Antakya denince ilk akla gelen onun tarihi ve kültürel mirasıdır. Tarihi kent merkezinde yapılan uygulamalar, depremin verdiği zarardan daha çok tahripkâr olmuştur. Antakya’nın ayağa kalkması bu alanların restorasyonuyla birlikte olacaktır. Ortak mirasımıza dair her türlü hoyratça müdahale durdurulmalıdır. Akıl, bilim, planlama ile duyarlı ve zamanı da iyi kullanan bir süreci kotarabilmeliyiz.
- Antakya yüzlerce yıldır kadim halkların birlikte yaşamasıyla oluşturdukları ortak kültür ve sosyal doku ile bir dünya mirasıdır. Bu yapının hiçbir bileşenine zarar verilmesini, düşmanlaştırılmasını, direk veya dolaylı uygulamalarla göçe zorlanmasını, mülksüzleştirilmesini asla kabul etmiyoruz. Azalmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Herkesten 6 Şubat depreminde kaybedilenlerin anılması ve taleplerin duyurulmasına yardımcı olmalarını isteyen Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu bildirilerinde “Antakya’ya ve deprem bölgelerine gelebilenleri yanımızda olmaya, gelemeyenleri sesimize ses olmaya çağırıyoruz. Bulunduğunuz her yerde, 6 Şubatta, meydanlarda kayıplarımızı anmanız ve taleplerimizi dillendirmeniz kamusal alanda sesimizin duyulmasını sağlayacak. Bununla da yetinmeyeceğinizi biliyoruz. Kurumsal ve bireysel dayanışma ağını yeniden örmemiz çok önemli. Hep ilişkide kalın. Binlerce yapılacak işler listesinden bir iş seçin, yapmak istediğiniz işi ekleyin.. Umudun toplumun kendisinde olduğunu, toplum olmanın zamanı olduğunu gösterelim.Biliyoruz ki, bugün yaşantımızı her yönüyle şekillendirme hakkını kendinde görenler gidecek, geriye bir biz ve dayanışma anılarımız kalacak.” ifadelerini kullandılar.