Hayvan Hakları Hareketi Güçlü Direniş Hazırlığında

0

Hayvan Hakları Aktivisti Ebru Elgöç “bu yasa ve yönetmeliğin iptali yönündeki sokak eylemlerimiz, sosyal medya kampanyalarımız ve hukuki mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.” Diyerek hareketin mücadeleyi asla bırakmayacağını ifade ederken Hareketin son dönemde bir cana mal olan bir intihar girişimine yol açan toplamlara karşı da güçlü bir direniş ortaya koymak için örgütlenme içinde olduğunu toplamalara ve katliamlara karşı mücadeleyi yükselteceklerini de ifade ediyor. Elgöç toplumunda farkındalığını arttıran toplarken öldüren acemice katilliğin toplumda da karşılık oluşturduğu kanısında ama “Gönüllülerin bir trol ordusu yok. Dolayısıyla yaratılan bu düşmanca söylem karşısında yetersiz kalmış olmamız kaçınılmaz” diyerek yetersiz kalmalarının da nedeni izah ediyor.

Hayvanları katleden yasa taslaktan yasaya dönüştü tüm bu süreçlerde Türkiye’nin en genç en kadın toplumsal hareketi olan Hayvan Hakları hareket ilk günden bu yasaya karşı cansiperane denen bir direnç sergiledi geziden sonra farklılıkları yan yana getirme çabası ile hareket eden bir toplumsal hareket olmak için epeyi çaba gösterildi ki “Hayvana İnsana Yeryüzüne Özgürlük Sloganı “ bu kapsayıcılığı söylev alanında da ortaya koyuyor. Bu genç ve kadın hareketin mensuplarından biri olan ve yaşam için yasa inisiyatifinde mücadele veren bir aktivist olan Ebru Elgöçle sohbet ettik. Elgöç bize Hayvan Hakları mücadelesinin kesitlerini oluşturmada önemli ipuçları verdi. Ebru Elgöç direnişin durmayacağını daha da yükseleceğini söylüyor diğer yandan da lojistik imkânlardaki kısıtları da ortaya koyuyor. Elgöçle Hayvan Hakları Hareketini konuştuk.

Öncelikle Bir Aktivist Olarak Sizi Tanıyalım

Ebru Elgöç. 20 yıldır hayvan hakkı savunuculuğu yapıyorum. Birçok dernek, platform ve hayvan bakımevinde gönüllü olarak bulundum. Son yasa tartışmalarından beri de Yasam İçin Yasa İnisiyatifi’yle birlikte gönüllü olarak aktivizm yapıyorum.

Son gelen haberler belediyelerin toplama yapmayacağı yerde valiliklerin devrede olacağını gösteriyor adeta işi sağlama almak isteniyor yasaya karşı aylardır saha da mücadele verenler bu süreçte neler yapmayı düşünüyor?

Temmuz ayında kabul edilen yasa değişikliğinin ve daha sonra yayınlanan yönetmeliğin uygulanmasının imkânsız olduğunu defalarca dile getirdik. Uygulamaya çalışıldığında da birçok hayvan hakkı ihlaline, akıl almaz işkence ve katliamlara yol açtığını Ankara, İstanbul ve son olarak da Erzincan’da net bir şekilde gördük. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetmeliğin iptali için Danıştay’a dava açtı. Diğer il ve ilçe belediyelerine de bu davaya müdahil olmaları için çağrıda bulunduk. AYM’nin yasayı iptali için birçok ilde eş zamanlı eylemlerimiz ve basın açıklamalarımız oldu. Zaten uygulanamaz olan bu yasa ve yönetmeliğin iptali yönündeki sokak eylemlerimiz, sosyal medya kampanyalarımız ve hukuki mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.

AYM baskı altında kararı geciktirip, engel olmak istemiyor izlenimi veriyor İBB’nin Danıştay başvurusu var ancak Danıştay’a yapılan atamalar sonrası danıştaydan hükümet aleyhine karar çıkma ihtimali çok zayıf görünüyor, yargının tamamı iktidarın etki alanında olduğu ve hukukun hiçe sayıldığı mevcut atmosferde hukuk mücadelesi umut duyulacak bir şey mi sizce?

Mevcut siyasi ve hukuki atmosfer göz önüne alındığında, hukuki mücadeleden hızlı ve olumlu bir sonuç beklemek gerçekçi olmayabilir. Ancak hukuk mücadelesi tamamen umutsuz bir alan da değildir. Uluslararası hukuk ve kamuoyu baskısından dolayı olumlu bir sonuç almak mümkün olabilir. AYM’nin de her zaman hükümetin talepleri yönünde karar almadığı biliniyor. Hukuki süreçler uzun soluklu olduğu için Danıştay, AYM ve AİHM’e yapılan başvurular sonucunda yürütmeyi durdurma kararı verilebilir ve toplu katliamlar durdurulabilir. Yerel mahkemeler, idari davalar ve bireysel başvurular da süreci yavaşlatarak katliamları engelleyebilir. Toplumsal ve siyasi atmosferin de değişebileceğini göz önünde bulundurarak tarihe not düşmeye devam etmekten başka çaremiz yok.

Aylardır verilen mücadele kamuoyu bakımından sonuç verdi mi kamuoyu bu davada hayvan hakları aktivistleri kamuoyundan beklediği desteği aldı mı?

Yasa geçmeden önce hem hayvan hakları savunucuları hem de muhalif milletvekillerinin öncülüğünde demokratik bir ülkede herhangi bir yasanın geçmesini önleyecek güçte bir kamuoyu oluşmuş olmasına rağmen tasarıyı hazırlayan tarafından bu kamuoyu göz ardı edildi. Cumhurbaşkanı’nın sokak hayvanlarıyla ilgili sert söylemleri ve yasa konusundaki ısrarı da bu süreci çok etkiledi. Buna rağmen, sokakta yaşayan köpeklerin öldürülmesine karşı olan insanların büyük çoğunlukta olduğu birçok anketle ortaya çıkmıştı. Bu oranların özellikle de toplu katliam görüntüleri her hafta ortaya çıktıkça daha da arttığını düşünüyorum. Hayvanları daha toplarken öldüren, diri diri gömmeye çalışan belediyelerin arkasında bir kamuoyu desteği olduğunu söylemek zor.

Kamuoyu öldürmeye karşı ama barınaklara olumlu bakıyor çünkü genel algı sokakta hayvan olmaz algısını destekliyor aktivistler kamuoyunu sokaklar hayvanların yaşam alanıdır görüşüne neden ikna edemedi?

İnsanların bu süreçte ironik olarak, köpekleri bakımevlerine hapsetmenin yavaş ve acılı bir ölümden bir farkı olmadığı konusunda farkındalık kazandığını düşünüyorum. On yıllardır hâlihazırda kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen katliamlar şu anda daha dikkatsiz ve özensiz bir biçimde gerçekleştiriliyor ve bu bizim pozitif mesajlarla oluşturabileceğimizden daha fazla kamuoyunu zaten oluşturuyor. Hayvanların yaşam alanlarının sokaklar olması gerektiğine dair mesajımız “sokaktayım yanındayım” sloganımızla belleklere kazındı. Cins hayvan üretim ve satışının yasaklanması, insanların sokaklardan ve bakımevlerinden hayvanları ailelerine katmanın şu anda olduğu gibi zorlaştırılması yerine teşvik edilmesi çok önemli. Satış yasaklanmıyor ve insanlarda melez hayvanlara yuva olmaya dair bilinç yeterince hızlı gelişmiyor diye (ki son yirmi yılda istenen hızda olmasa da bu bilinç gelişti) melez hayvanları hapsetme veya öldürme hakkımız yok. Bu bilincin oluşturulması için hükümet ve belediyeler gereken çabayı gösterdiler mi? Hayvan ithalini ve satışını kısıtladılar ya da engellediler mi?

Bir aktivist olarak dönüp geriye baktığınızda kendinize biz aktivistler olarak şunu eksik bıraktık, keşke şunu da yapsaydık dediğiniz bir şey var mı?

Hayvan hakkı savunucularının mücadelesi on yıllardır zaten 2004 tarihli kanunun düzgün uygulanabilmesi yönünde sürüyordu. Uygulamadaki yanlış ve eksiklerin sonuçlarını öngörüyor ve bunu her fırsatta dile getiriyorduk. Hayvanlara karşı her siyasi söylem sonucunda hem sosyal medyada hem de sokaklarda hayvanlar için ölüm anlamına gelen herhangi bir uygulamaya karşı çıkacağımızı net bir şekilde belirtiyorduk. Özellikle son üç senedir medya ve sosyal medyada yaratılan suni gündemin arkasında ciddi bir kaynak aktarımı vardı. Gönüllülerin bir trol ordusu yok. Dolayısıyla yaratılan bu düşmanca söylem karşısında yetersiz kalmış olmamız kaçınılmaz.

Son gelinen noktada toplama genelgesi yollandı, aktivist arkadaşlar toplamaya karşı güçlü̈ bir direniş̧ örgütlemeyi düşünüyorlar mı eğer şimdilik sır olması gereken bir karar yoksa ne yapılması düşünülüyor bilgi vermeniz mümkün mü?

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi olarak, toplama genelgesine karşı güçlü̈ bir direniş̧ örgütlemeyi elbette düşünüyoruz. Sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz ve bu süreci en geniş̧ toplumsal dayanışmayla karşılayacağız. Şu anda hukuki, siyasi ve saha bazlı tüm seçenekleri değerlendiriyoruz. Yerel direniş̧ ağlarını güçlendiriyor, barınaklara kapatılan hayvanların akıbetini takip etmek için gönüllü̈ gruplarla koordinasyon sağlıyoruz.

Gelinen noktada en son Necla Teyze olarak bilinen Ülker Güleryüz hareketin ilk can kaybı oldu, dün de bir aktivist intihar girişiminde bulundu. GÜSODER vb. grupların başka kışkırtmaları da olacak mu ve buna karşı etkin bir sosyal medya direnişi, bu propagandaları etkisiz kılıp toplumun doğru bilgiye erişimine imkân verecek iyi kurgulanmış̧ ve etkili bir medya kampanyası düşünülüyor mu?

Necla Teyze’nin (Ülker Güleryüz) ölümü hepimizi derinden etkiledi. Aynı şekilde, dün yaşanan intihar girişimi, bu mücadelenin insan üzerindeki psikolojik yükünü̈ bir kez daha gözler önüne seriyor. Sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkı için mücadele eden insanların maruz kaldığı baskı, iftira, hedef gösterme ve linç̧ girişimleri kabul edilemez. Ankara barosu Hayvan Hakları Merkezi Necla Teyze’nin ölümünün soruşturulması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçeyle başvuruda bulundu. Biz de gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz.

Mansur Yavaş’ın Partinin yasayı uygulamayacağı vaadine ve şu an CHP’nin Cumhur Başkanı adayı da olan Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB’nin yönetmeliğin İptali için Danıştay’a başvurmasına rağmen hayvan düşmanı ve toplama yapan, hatta öldürdüğüne dair kuşku verici emareler de olmasına rağmen kanıtlanmadığı için üzerine gidilemeyen CHP’nin Mansur Yavaş suskunluğunu Hayvan Hakları hareketi neye yoruyor ve buna dair CHP’ye yönelik bir yaptırım düşünülüyor mu?

Yasayı yapanlara da uygulayanlara da parti gözetmeksizin tepkilerimizi sokakta ve sosyal medyada sürmeye devam edecek

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın