Kazdağları nöbetinin 316. gününde, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne dair Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Proje Alanı’ndan yapılacak kitlesel basın açıklamasına yöre halkının katılımı, Jandarma tarafından engellendi.
316 gündür Kazdağları’nda nöbette olan yaşam savunucuları basın açıklamalarını proje alanı kapısında gerçekleştirdi. Akabinde ise basın açıklamasına katılmak için gelen ve jandarma tarafından proje alanı kapısına geçmeleri engellenenlerle buluştular ve ikinci kez basın açıklaması yapıldı.
Kazdağları aktivistlerinden Ferzan Aktaş, jandarmanın katılımcılarının gelişini engellemesi ile ilgili şöyle belirtti: “Bizim maden kapısındaki basin açıklamamıza şehirden katılım, jandarma tarafından engellendi maalesef. Madene ve nöbet alanımıza çıkan yollar tutuldu. İnsanlar para cezalarıyla tehdit edildi. Yine de nöbettekiler olarak biz açıklamamızı yaptık fakat ülkenin aldığı halin acı bir göstergesi oldu bu olay.”
Yapılan basın açıklaması aşağıdaki gibidir:
“Bugün 5 Haziran #DünyaÇevreGünü. Ne yazık ki bu günü kutlamak yerine, ülkemizin her köşesinde gerçekleşen doğa yıkımı ve talanını dile getirmek, yaşam savunucularını ortak mücadeleye davet etmek, doğayla uyum içinde bir yaşamı savunmak mecburiyeti içindeyiz. Covid-19 pandemisinin etkisi altında ülkemizin her köşesinden doğamızın yok edilişine karşı feryatlar yükseliyor.
Koronavirus salgınını fırsata çeviren şirketler, ormanlarımızı, dağlarımızı, derelerimizi, tarım arazilerimizi yok etmekten geri durmuyor. Buna karşın bu yağmanın karşısında doğasını korumaya çalışan direnen halk ise para cezaları ve tehditlerle korkutulmaya çalışılıyor.
Giderek artan ormansızlaşma, vahşi madencilik, şirketlerin karı uğruna kirletilen yok edilen doğamız, vahşi türlerin sömürülmesi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların sebebi. Bilim insanları, doğayı sömürerek ve yok ederek yaşamaya devam edersek Kovid-19 gibi pandemileri daha sık yaşayabileceğimizi söylüyor.
Karşı karşıya olduğumuz daha ciddi bir sorun da iklim krizi. Fosil yakıt tüketimi ve yanlış enerji politikalari, kar hırsına doğal kaynakların sömürülmesi dünyamızın dengesini bozarak iklim krizine yol açtı. Bu bize afetler, kuraklık, biyolojik çeşitliliğin azalması olarak geri dönüyor.
Termik santraller, kirli sanayi kuruluşları, altın/metalik madencilik faaliyetleri, HES’ler, JES’ler, RES’ler, çarpık kentleşme ve sanayileşme, endüstriyel tarım ve hayvancılık, katil mega projeler, duble yollar, balık çiftlikleri havamızı, suyumuzu, toprağımızı ve denizimizi kirletmekte, biyo çeşitliliği yok etmekte.
Tarım alanlarımız şirketlere satılıyor. Küçük aile çiftçiliği yok ediliyor, atalık tohumlarımız kayboluyor, üretici GDO ve hibrit tohumlara mecbur bırakılıyor. Tarım ilaçları ile sofralarımız zehirleniyor. Gelecek nesillerin sağlıksız bir toplum haline gelmesinin önü açılıyor.
Ovalarımız, tarlalarımız, ormanlarımız, meralarımız enerji ve maden şirketlerine tahsis ediliyor. Milyonlarca yıldır aynı havayı, suyu, toprağı paylaştığımız, hayvan dostlarımızın yaşam alanları yok ediliyor. Yaşamın kaynağı olan sularımız HES’lerle hapsediliyor ve el konuluyor. Kıyılarımıza, göllerimize, ayakkabıyla bile girilmemesi gereken kumsallarımıza iş makineleri sokuluyor.
Sanayi ve maden atıklarının boşaltıldığı akarsularımız, derelerimiz , şirketlerin kanalizasyon kanalı haline getiriliyor. Derelerde, göllerde, denizlerde yaşayan binlerce tür yok oluyor.
Anlamak zorundayız; doğayla uyum içinde yaşayabildiğimiz sürece biz de var olacağız. İklim krizinin önüne ancak ormanlarımızı koruyarak geçebiliriz. Bunun farkında olduğumuz için Kazdağları’nda 316 gündür nöbet tutarak, talancı şirket Alamos Gold ve Doğu Biga madenciliğin ormanlarımızı katletmesinin önüne geçmeye çalışıyoruz. Dağlarımız, derelerimiz, ormanlarımız şirketlerin malı değildir. Onlar bizler gibi yaşam hakkı olan milyonlarca canlının yuvası, yaşam alanlarımızdır.
Karadeniz’den Akdeniz’e, Kazdağları’ndan Hasankeyf’e, Munzur’dan Kirazlıyayla’ya, Salda’dan Odtü’ye, Murat Dağı’ndan Efemçukuru’na, Kuzey ormanlarından Bergamaya tüm yaşam savunucularıyla dayanışma içinde doğamızı ne olursa olsun savunacağız!”