Edremit Çevre Platformu (EDÇEP) Dalyan arazilerinin satışını durdurmak için yurttaşlara Çağrı Yaptı: Dalyan bir bataklık, pislik yuvası veya sivrisinek üreme alanı değildir. “Burası hiç kimsenin anlam veremediği, bomboş bir arazi” veya “yağmur ve taban suyunun birleştiği, herkesin problem yaşadığı bir bölge” de değildir. Dalyan, Kazdağları ekosisteminin denizle buluştuğu bölgede yüzlerce yıl önce oluşan ve günümüze kalan yegane doğal sulak alandır. Dalyan’a asla ve sadece finansman kaynağı gözüyle bakılamaz.
KAMUOYUNA AÇIK ÇAĞRI
Değerli dostlar, Dalyan’dan geriye kalabilen araziler üzerinde yapılan tartışmaları, hepiniz ibretle izliyorsunuz. Bu konu asla “şunlar” ile “bunlar” arasındaki bir çekişme haline getirilemez. Dalyan’da yapılmak istenen işlerin, kısır siyasete alet edilmeksizin; tüm canlıları ve ortak geleceğimizi gözeterek tartışılması gerekiyor. Düne dair farklı değerlendirmeler yapan yok artık. Fakat bugüne ve geleceğe dair görüşler çok farklı noktalarda. Halbuki bize bir görüş birliği gerekiyor. Hiç kimsenin “ben yaptım oldu” diyemeyeceği bir konu bu. Yine hiç kimsenin de “sizden gelecek her teklife karşıyım” diyemeyeceği bir konu aynı zamanda.
Öncelikle şunu söylemek gerek: Dalyan bir bataklık, pislik yuvası veya sivrisinek üreme alanı değildir. “Burası hiç kimsenin anlam veremediği, bomboş bir arazi” veya “yağmur ve taban suyunun birleştiği, herkesin problem yaşadığı bir bölge” de değildir. Dalyan, Kazdağları ekosisteminin denizle buluştuğu bölgede yüzlerce yıl önce oluşan ve günümüze kalan yegane doğal sulak alandır. Doğanın bize bir hediyesidir. Binlerce canlının yaşam alanıdır. Bu araziler için üretilecek projeler, bu nedenlerle ancak “doğa parkı” veya “koruma alanı” başlıklarıyla dile getirilebilir. Bu amaçla hazırlanan ve Valiliğe sunulan bir bilimsel proje de bulunmaktadır ayrıca. Dalyan’a asla ve sadece finansman kaynağı gözüyle bakılamaz.
Ancak, bu gibi durumlarda bir yerel yönetimin, kendi projesi, vizyonu ve söyleyecek sözü olmaz ise; onun yerine bir başka kurum gelip projesini masaya koyar. Büyükşehir Belediyesi de işte tam olarak bunu yapmıştır. Balıkesir genelinde 2 milyon metrekare araziyi Hazine’den şartlı ve bedelsiz olarak alan Büyükşehir, Dalyan’daki 380 dönümü de yerel seçimlerden yaklaşık bir yıl sonra 2020 yılı Şubat’ında almış ve Belediye Meclisi’nden de geçirmiştir. Böylece Dalyan’daki yaklaşık 700 dönüm arazinin yarısı Büyükşehir’e geçmiştir. Peki bu arazi için bazı projeler üretileceği bir sır mıydı? Edremit Belediyesi yöneticilerinin bundan haberi olmaması mümkün müdür? Nitekim Yücel Yılmaz “Edremit Belediye Başkanımızla konuştuk, buranın değerlendirilmesi ve üretilecek kaynağın tüm şehir ve ilçelerimiz için kullanılması gerekiyor” diyerek açıkça durumu aktarıyor. O nedenle bugün, Edremit Belediyesi Başkan Yardımcısı’nın “Biz de 40 dönüm istemiştik vermediler. Edremit bu yükü kaldıramaz, itiraz ediyoruz” demesinin hiç anlamı yoktur. Adama sorarlar “neden 700 dönüm için bir proje sunamadınız da, 40 dönüm istediniz?” diye. Verselerdi o 40 dönümü de siz betonlamayacak mıydınız? Bir olayda, kaç tane doğru olabilir ki? İlçe belediyesinin hiç bir projesi yoktu, Edremitlinin doğal zenginliğine, toprağına sahip çıkmadı, Büyükşehir de getirip kendi projesini ortaya koydu.
Koydu ama bu projede de sadece “para” kavramı var. Doğal denge, depremsellik gerçeği, canlı yaşama saygı yok mesela. Bunun yerine “bölge boş kalırsa kime faydası olacak”, “yeni cazibe merkezi yaratmak”, “gayrimenkul geliştirmek”, “kentsel dönüşüm ve kamulaştırma için kaynak gerekiyor” sözleri hakim yapılan açıklamalara. Özetle bu araziye sadece “finansman kaynağı” gözüyle bakılıyor. Halbuki yukarıda açıkladık, Dalyan bir doğa hazinesidir. Bu arazilerin doğa parkı yapılması, doğa turizminin de teşviki anlamına gelecektir haliyle. Dalyan satılmamalıdır, aksine korunmalıdır. Üstelik “bütüncül bakış” da böyle olmaz. Bölgeye bütüncül bakış, tüm Edremit Körfezi’ni kapsayan, en azından 50 yıllık gelişme çerçevesine bakan, tüm tarafların ve üniversitelerin ortaklaşa hazırladığı bir Master Plan’la olur. EDÇEP bunu daha önce de defalarca dile getirdi. Körfez Çevre Çalıştayı’nda da dile getirdi. Gerçekler böyleyken, açıklanan projenin bu haliyle çok ama çok yetersiz olduğu ortadadır. Yerinden oynatılan taşların, gelecekte ne olacağı tümüyle belirsizdir. Hiç kimse “satalım da sonra düşünürüz” diyemez.
Zeytinli Arıtma Tesisi artık herkesin bildiği kapasite ve kabiliyet yetersizliğinin yanı sıra, konum olarak da mevcut yerinden taşınmalıdır. Tesise 300 metre yakınlıkta bile konut inşasına izin verilmiştir. Tesis, bugün artık Yücel Yılmaz’ın da açıkça söylediği şekilde, arıtamadığını dereye veya sulak alandaki sazlıklara saldı yıllarca. Denizi de kirletti. EDÇEP’in daha önce defalarca söylediği gibi, arıtma tesisi derenin diğer tarafında konumlanmalı ama burası ileride asla imara açılmamalı, çevresinde konut veya işyeri bulunmasına izin verilmemelidir. Büyükşehir’in bu düşünceye gelmiş olması önemlidir, yaklaşımı doğrudur. Yapılması gereken arıtmayı buradan kaldırmak olmalıdır. Ancak boşalan alana “gayrimenkul geliştirme” gözüyle de bakılamaz.
Yücel Yılmaz açıkça “Tesisi derenin diğer tarafına taşıyacağız. Denizi kirletmek söz konusu olmayacak, koku olmayacak” diyor ve “Bu yıl içinde arıtmayı taşımayı planlıyoruz” diye ekliyor. Bu olabilir elbette. Fakat bir husus daha ilave ediyor, yenisi yapılana kadar “arıtılmış arıtılmamış, yağmur suyu veya kanalizasyon toplanıp borularla iyice derine deşarj edilecek” diyor. İşte bu olmaz. Olamaz. Bandırma veya Hollanda örneği de yanlıştır. Bu işlemin, çevresel etkisi mutlaka değerlendirilmek zorundadır. Bu şekildeki derin deşarjla, belki bakteriler yok edilebilir ama bir sürü kimyasal da derine boşaltılmış olur. Buna kimin hakkı var? Hollanda’nın yaptığı da bu değildir zaten. Fakat BASKİ, Ayvalık’ta da “geçici süre” diye başlatmıştı bu tür bir işlemi, duruma bakılırsa kalıcı oldu. Unutmamak lazım ki, Edremit Körfezi farklı özellikleri olan bir hassas su alanıdır. Kapalı bir havza özelliği gösterir, açık denizle bağlantısı dar kanallar vasıtasıyla olmaktadır. Burada BASKİ geçici süreyle bile olsa, derin deniz deşarjı yapmaya kalkarsa Körfez’i öldürür. Bu konuda mahkeme ve Danıştay kararları da var, unutuldu mu bunlar? Peki ne yapacağız şimdi? Yeni ve “ileri arıtma” özelliği taşıyan bir tesisi yapıp, çalıştırıp, eskisini de öyle taşıyacağız. Ancak böyle olur. Düşünün bir, eskisi yıkılıp, yenisi de yapılmadan, arıtılmış veya arıtılmamış pisliği deniz basmaya başlarsak ve bu arada yönetim değişirse ne olacak? Olmadı mı daha önce böyle işler Balıkesir’de.
Peki, arazi de satılmazsa para nereden bulunacak? Anlaşılan o ki merkezi yönetim “para yok, siz bulun” diyor. Bunun tek yolu satış mı? Hayır, temel iki yolu var bu işin. İlki içeriden kaynak bulmak. Edremit sahillerinde yazın 1 milyon kişi yaşıyor, her biri 10 TL verse, toplanacak 10 milyon TL ile arıtma derdi mükemmel bir şekilde çözülür. Bu sahillerde ikinci konutu olanlardan, emlak vergisi bir misli fazla alınsa, yukarıda zikredilen tutarın 5 katı toplanır. Yeter ki toplanacak bu paranın kendi refahları için harcanacağına inandırılsın insanlar. Mesela kimse çıkıp da “uzaya mı gidilecek bu parayla?” diye soramasın. İkinci yol ise, dışarıdan bulmaktır parayı. Çevre yatırımı olduğu çok iyi anlatılırsa, uluslararası kaynaklardan kredi ve hibe bulunabilir elbette.
Edremit Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin mevcut yeri ise, evet yanlıştır. EDÇEP bunu da en başından itibaren söyledi. O zamanki ve şimdiki yerel yönetimler ise konuyu dikkate almadılar. Hepsi o projenin peşinden gitmeyi tercih ettiler. Üstelik şimdi Büyükşehir eliyle ve çok vahşi yöntemlerle o araziye dolgu yapılıyor. Bu konuda da müracaatlarımız var, herkes de bunu biliyor. OSB yararlı bir yatırımdır ve yeni bir yer bulunabilir elbette. Arıtma tesisi ise, derenin güney yamacına ve bir miktar uzağa taşınabilir. İstenirse hepsi olur. Bu hususu, halkı dinlemek yerine, yukarıdan gelen her fikrin peşinden koşanlar da görsünler artık.
Edremit Çayı’nın çevre düzenlemeleri ise, burası bir kanal haline getirilmeden yapılmalıdır. Her iki yamacında bulunan servis yollarını genişletmek ve bisiklet yolu açmak elbette çok güzel bir söylem. Ancak, pek çok arazi üzerinde kamulaştırma yapılması ve bedellerin ödenmesi de gerekiyor. Bu nasıl olacak? Bu yapılamazsa, gereken sahaları dereden elde etme yoluna gidilecek. Yamaçlar betonlanıp, oluşturulacak kısma dolgu yapılacak ise bu son derece yanlıştır. Doğa kendi yolunu çizmiş yüzyıllarca. Bunun zorla betona sıkıştırılması mümkündür ama yıllar sonra bir yoğun yağış ve sel, yapanları pişman edebilir.
Sonuç olarak:
1-) Dalyan satılamaz, doğa parkı veya millet bahçesi olarak korunmaya alınmalı ve geleceğe aktarılmalıdır.
2-) Körfez’in bir bölümü değil tamamını kapsayacak bir Master Plan yapılıp, üzerinde uzlaşılmadan, kamuoyuna izah edilip desteği alınmadan harekete geçilmemelidir.
O nedenle, değerli Edremitliler hepiniz 25 Şubat’ta yapılacak olan Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi Şubat Ayı Olağan Toplantısı 2. Bileşimi’ne kadar, orada ilçemizi temsil edecek olan tüm üyelere parti ayrımı yapmadan lütfen ulaşın ve durumun düzeltilmesini isteyin. İlçemizi temsil için seçilen üyeler Selman Hasan Arslan, Tümdeniz Çelebi, Halime Nalan Korkmaz, Davut Çengel, Ayhan Halil, Murat Tuna ve Seval Özbay Okur’dur. Telefon edin, mesaj atın, ziyaret edin, yolda görüp söyleyin. Tabii ki bunların dışında çeşitli ilçelerin de Belediye Meclisi’nde üyeleri var, lütfen bunlardan da destek isteyin. Büyükşehir Belediye Başkanı’nı da arayın. Bu yanlıştan dönülmesini, ortak bir proje üzerinde çalışılma yapılmasını isteyin. Bu konunun halli, artık vatandaşlarımızın bu ortak ısrarıyla mümkün olabilecek dostlar.
Edremit Çevre Platformu