7 Nisan 2024 Pazar / GÖKCEADA
İnsanın kendine yetmesi harika bir duygu…
Hayata dair kararlar verirken kimseye hesap vermek zorunda olmaması; yaptığı harcamalar, gittiği yerler, görüştüğü insanlar konusunda kimseye izahat vermek zorunda kalmaması; aklına eseni hiç bir engelle, engelleyenle karşılaşmadan yapabilmesi…
Gelecekle ilgili planlar yaparken herhangi bir kişi veya güce sırtını dayamadan, bunu kendi emeğiyle, gücüyle gerçekleştirebileceğine inanması
Kendine güvenmesi, ayakları üzerinde dimdik durması…
Hele de bu ülkede kadın olarak bu imkanlara sahip olabilmişseniz büyük şans… Hele bu imkana kendi emeğiniz ve alın terinizle ulaşmışsanız…
Ama şunu da unutmamak gerekir, hayatın olağan akışı icinde bu çok basit veya doğal görünen birçok haktan yoksun bir sürü kadın var dünyamızda…
Biz kadınlar çok büyük mücadeleler vererek ve yıllar içinde kazandık bu hakları, erkek egemen dünyadaki özgürlüklerimizi, konumumuzu…
Asırlar sürdü bu mücadele… Ve hala cok eksiğimiz var…. Alacak bir sürü yolumuz var…
Bazı ülkelerde hala çalışmak için eşinden izin almak zorunda kalan kadınlar var…
Erkeğin sözunden çıkamayan kadınlar; kendi iradesi ile evden dışarı adım atamayan, araba kullanamayan, istediği mekana giremeyen… Erkeği olmadan toplumda yeri, itibari saygınlığı olmayan…
Erkek arkadaş edinemeyen, erkeklerle aynı ortamda bulunamayan, çalışamayan, eğlenemeyen; karşılıklı erkeklerle sohbet etme özgürlüğü olmayan…
Miras hakkı olmayan, söz hakkı olmayan , seçme ve seçilme hakkı olmayan, evleneceği kişiye kendisi karar vermeyen, mal gibi, eşya gibi alınıp verilebilen, erkeklere sunulan, pazarlanabilen…
Kadının bir odası bir varlığı bile olmayan ülkeler…
Duygu Asena’nın dediği gibi
“KADININ ADININ YOK” olduğu yaşamlar…
Ve maalesef ki bu ülkelerin çoğunluğu müslüman…
Sevgili ülkemin güzel yürekli, emektar kadınları tabii ki kazanılmış haklarını hepsini fazlasıyla hak ediyor…
Hatta yoksun olduğu bir çok hakkı da keşke hemen onlar için gerçekleştirmenin bir yolu olsa bu ülkede…
Örneğin kadına şiddetin önü kesilebilse bir an önce; her gün çığ gibi büyüyen kadın cinayetleri durdurulabilse; kadının toplumdaki saygınlığı, iş ve kariyer hayatında hakkaniyetli yükselebilmesi ve erkeklerle eşit ücrete sahip olabilmesi hemen gerçeklestirilebilse…
Parlamentoda, bürokraside, yerel yönetimlerde, üniversitelerde, kamu ve özel sektörde yönetim kadrolarında ve ülkenin diğer bütün karar süreçlerinde en az erkeklerin yarısı kadar kadınlar söz sahibi olabilseler…
Biz kadınlar bu hayalleri kurmalıyız artık, haklarımızı daha ileri götürmenin mücadelesini vermeliyiz…
Kazanılmış haklarımızı elimizden alacakların peşine takılıp, gerici zihniyetlere aldanıp, erkek egemen zihniyetin kurbanı olmaya gönüllü olmak yerine kendimize; aklımıza, hatta doğuran, üreten, yaratan özel bir tür olarak sadece kadın olmaya güvenmeliyiz
Dünyanın iyileşmek için, kadınlara, kadının savaşı/ ölümü değil barışı/yaşatmayı tercih eden yüreğine, anne şefkatinin sihirli gücüne, cömertliğine, ihtiyacı var…
Biz kadınlar geleceğin aydınlık yüzleriyiz; dünyayı güzelleştirecek aydılık kuşakları yetiştirecek anneleriz…
Bunun sorumluluğunu taşımalı ve bu görevi hakkıyla yapmalıyız…
İyi ki varız
Kadınlığımızı seviyoruz…