İktidara yakınlığı ile bilinen Medipol Hastanesi Acıbadem de arkasına IBB Desteğini de alarak Acıbadem Metro İstasyonunun üstünde bulunan son yeşil alana da göz dikerek buraya bir otopark yapmaya çalışıyor. Ancak Acıbadem sakinleri bu kez bilinen filmin tekrarını istemiyor, tam 100 gündür bu hırs küpü hastane patronlarının hayatlarına tasallut etmelerine rıza göstermiyorlar. Bu akşam âdeta hayatları bahasına savundukları alanda direnişin şenlikli olduğunu gösterircesine şiir ve şarkılarla direnişle geçen yüz günü kutluyorlar.
Dilaver Demirağ
İstanbul son elli yılda çirkin bir beton yığınına dönüştü. Kentin tüm yeşil alanları açgözlü sermaye sahipleri tarafından yok edildi. Her yer çelik, cam ve beton yığını devasa binalarla doldu. Öyle ki şimdilerde her an olabileceği söylenen o büyük deprem sonrası sağ kalanların sığınacağı bir yeşil alan yok. Şehir canlılık adına ne varsa onu tüketen zalim bir tanrı gibi yaşama saldırmaya devam ediyor. Neyse ki karıncanın kardeşi var ve onu size ezdirmeyiz denen bir avuç ama kararlılıklarından milim ödün vermeyenler var da hala kıyıda köşede bir yerlerde doğanın tutunma çabasına omuz veriliyor. Acıbademde yaşananlar son elli yılda yaşatılan beton cehenneminin bir tekrarı niteliğinde
İktidara yakınlığı ile bilinen Medipol Hastanesi Acıbadem de arkasına IBB Desteğini de alarak Acıbadem Metro İstasyonunun üstünde bulunan son yeşil alana da göz dikerek buraya bir otopark yapmaya çalışıyor.
Ancak Acıbadem sakinleri bu kez bilinen filmin tekrarını istemiyor, bu hırs küpü hastane patronlarının hayatlarına tasallut etmelerine rıza göstermiyorlar.
Daha ilk günden aralarında 92 yaşındaki kadınların da olduğu semt sakinleri, iş makinelerinin önüne geçerek semtin son yeşil alanına yönelik bu açgözlü kapitalist tasalluta var güçleri ile direndiler. Bu direniş şimdilik Acıbadem Metropol Hastanesi patronlarının şirket imajından korktukları, sermaye ile can ciğer kuzu sarması halindeki Ekrem İmamoğlu’nun seçimle ilgili popülist kaygıları nedeni ile Acıbadem sakinlerini karşısına almak, onlara şiddet uygulatan başkan imajının üstüne yapışıp kalmasını istemediğinden polis şiddeti ile bastırılmadı (elbette bu yola hiç başvurulmayacağı anlamına gelmiyor. İki tarafın da şimdilik geri adım atmasının nedeni bu.
İlk günden alana bir direniş çadırı kuruldu ve gece gündüz aralıksız nöbete geçildi. Birkaç defa buraya girme teşebbüsü ise direnişçilerin militanca denecek aktivizmlerinin oluşturduğu duvarı aşamadı. Etten duvarı geçmek için yapılan her teşebbüs inatçı bir dirençle karşılık görünce buraya göz dikenler de daha fazla devam edemedi. Ama açık ki direnişçilerin zayıf düşmeleri, yorulmaları bir noktada sergilenen kararlılığın ufak bir duraklaması bekleniyor. Ancak bu yönde en ufak bir emare gözükmüyor tersine aralarında ilerlemiş yaşlarına rağmen rahat yataklarını bırakıp çadırda kalanlarla, şiddetli sıcağın bünyeyi tüketen saldırısına aldırmadan burada direnmeyi sürdürüyorlar. Gerçi bu alan sıcağı emen beton ve asfalt yığını kentle kıyaslanamayacak kadar serin. Ağaçlar, kendileri için çarpışan direnişçileri bir annenin çocuğuna sarılıp onu koruması gibi güneşten koruyor. Yapraklar sanki bir yelpazeymiş gibi serinlik vermeye çabalıyor. Çiçekler en güzel kıyafetleri ile defile yapan podyum mankenleri gibi direnenlerin gözlerine ziyafet çekiyor, akşamda kokuları ile kentin pis egzos kokusunun buraya ulaşmasını engelleyip kokuları ile direnişçilere destek sunuyor. Kuşlar ve cır cır böcekleri direnenlere serenat yaparak kulaklarına tecavüze yeltenen klakson seslerini engelleyen bir yalıtım sistemi gibi davranırken, diğer yandan da devasa kentin gürültüsü ile yorgun düşmüş kulaklara yaşam enerjisi hediye ediyorlar.
Burayı Vermemekte Kararlılar
Direnişçiler tam da bu nedenle burayı vermemekte kararlı olduklarını belirtiyorlar. Yaşlılar kendi çocukluklarındaki İstanbul’u özlemle yâd ederken kentin özellikle de son elli yıldır çirkin bir beton yığınına dönüşümünün tanıkları olarak torunlarına bu son alanı miras bırakmak istiyorlar. Pişmanlık dolu bir ses tonuyla gençliklerinde şu an olduğu gibi kararlı bir direniş göstermediklerini belirtip ama yaşamlarının bu son istasyonun da bir kez daha cinayet tanığı olmayacaklarını son derece kararlı bir şekilde belirtiyorlar.
Bu tasallut girişimine karşı daha ilk andan beri tepki gösteren ve direnişin örgütlenmesine emek sarf eden ekoloji aktivisti Aslı Kahraman Eren direnişin 100 gününde şiirler ve şarkılarla direnişi taçlandırmaları dolayısıyla şunları söylüyor. “Acıbadem Metro hattı üzerinde, Medipol Hastanesinin yanındaki Karayollarına ait yeşil şev alanına 9 katlı 700 ton ağırlığında hastaneye özel usulsüz/ projesiz otopark yapılmak isteniyor. Söz konusu alan benim evimin hemen önünde. Bu otopark neden olmamalı 1.Metro alt geçit üzerinde olması, 2.Karayollarina ait bir bölge 2002’de ibb ye şartlı (yeşillendirme ve bakım) devredilmiş. 2022’de ibb Medipol’e yaşam alanlarımızı hibe etmiş. 3 E-5 Karayolu üzerinde olması itibariyle, Avrasya Tüneli çıkışına denk gelen Acıbadem güzergâhında bu olası bir otopark trafik yoğunluğunun fazlasıyla olduğu bölgede büyük bir izdihama ve hava kirliliğine yol açacak. Yaşamı, yeşili ve insan sağlığını ciddi oranda etkileyecek olan bu illegal girişime karşı yaşam savunucuları olarak 100 gündür mücadele ediyoruz. En son ibb önünde de eylem yaptık ve ibb güvenliği tarafından pankartlarımız yırtıldı ve tartaklandık. Ibb- Medipol- Kadıköy B.Ve Torul İnşaatın birlikte onayladığı bu usulsüz projenin derhal durdurulmasını talep ederek hukuk sürecimizi başlattık. Ben bir yandan mücadele verdiğim Ekoloji Birliği (Eş Sözcülerinden birisiyim), Karıncalar Ağı’nın da desteği ile burada mücadele de yer alırken aklım da Karadeniz’de.
Karadeniz’de de Olacağım
Önümüzdeki yıllarda bir zamanlar ülkenin en çok yağış alan, adeta ülkemizin Amazonları diyeceğim Karadeniz ormanlarını HES projeleri, Karadeniz Oto Yolu ve Betonlaşma ile büyük ölçüde tahrip edip kuraklaştırmaları yetmiyormuş gibi nerede ise her ile bir maden ocağı açacak kadar büyük çaplı bir saldırı ile Karadeniz’i tamamı ile imha etmek istiyorlar. Burada bu mücadeleyi vermek durumunda olmasam şimdiye dek çoktan Karadeniz’in bu büyük saldırıya kocaman bir set örmesi için mücadeleyi örgütlemek için yollara düşmüş olacaktım. Öte yandan sağlık sorunlarım da var ancak tüm bunlara ve ülkemizde hükümetten kaynaklı büyük saldırı nedeni ile birden çok mücadele alanıyla dayanışmak için çabalamama rağmen buradaki nöbeti diğer arkadaşlarımla beraber sürdürüyorum. Bugün tam 100 günü doldurduk dolu dolu sürekli tetikte bir yüz gün arkamızda kaldı. Altı defa girişimde bulunuldu Kepçelerin önüne oturduk. Akşam ve hafta sonları da geldiler direnerek geri gönderdik. Şunu bilsinler ömrümüz vefa ettikçe, çok çok ciddi bir sağlık sorunu yaşamadığımız müddetçe bir yüz gün daha, hatta nice yüz günler daha buradayız. Yorulup vazgeçeceğimizi düşünüyorsa Medipol patronları, işbirlikçi İbb boşa bekliyorlar. Bizim gövdelerimizi ezip geçmedikleri sürece onları buraya sokmamakta kararlıyız. Bu akşam 19:00-21:00 direniş alanında yeşil bahçede haklı mücadelemizi yaşamı savunan herkesle birlikte taçlandıracağız. Tüm yaşam savunuru dostları bekleriz” dedikten sonra Amerikalı yerli reis gibi paranın yenmeyeceğini hatırlatarak ”paraya ranta tapanlar acınacak insanlar hırsları ile hayatı zehir ediyorlar. Oysa burası ve burası gibi doğal yaşam alanlarının o paralarından kat be kat daha değerli olduğunu fark edemeyecek kadar göz ve gönül körüler. Ama bizim tüm gözlerimiz açık ve bu son doğa parçasının ne denli önemli olduğunun gayet iyi farkındayız. Bu nedenle de burayı yok edemeyecekler.” Diyor.