İklim Adaleti Koalisyonu (İAK) Hatay Dikmece ve başka yerlerdeki gasplara karşı açıklama yaptı. Açıklama da “İktidarın desteğini alan şirketler, Mağaracık’ta, Dikmece’ de olduğu gibi jandarma koruması altında yüzlerce yıllık zeytinliklere, narenciye bahçelerine, tarım alanlarına kepçelerle girerek ağaçları söküp, doğayı talan etmektedir. Bu açık bir mülkiyet gaspıdır ve halkın geçim kaynaklarına yönelik bir saldırıdır. Tapulu arazilerini savunmaya çalışan yurttaşlara yönelik kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ise bu hukuksuzluğa ortak olmaktır.” Denildi.
Hatay’da günlerdir yaşanan arazi gaspı özel mülk olduğu halde mahkeme süreci bile beklenmeden hukuksuz şekilde arazilere girilip insanların uzun yıllar emek vererek fedakârlıklar yaparak yetiştirdiği zeytinler ve meyve ağaçları dozerlerle söküldü ve insanların karşısına jandarma dikildi yaşananlara dair bir tepki de iklim adaleti koalisyonundan (İAK) geldi.

“Hatay’da üç ayrı bölgeden; Antakya’nın Dikmece ve Serinyol mahallelerinden, Samandağ’ın Mağaracık mahallesinden yerel halkla birlikte zeytinliklerden, narenciye bahçelerinden, buğday tarlalarından imdat çığlıkları yükseldi…
Türkiye’deki tek Ermeni köyü olan Vakıflıköy’ün yansıra Hıdırbey, Kurtderesi ve Mağaracık köylerinde 11 etaplı TOKİ afet konutu ve ticaret merkezi projesi kapsamında yaklaşık 200 dönümlük tarım arazisinin kamulaştırılmasına karar verilmesi üzerine hem dava açan hem de TBMM’sine giden Samandağlı mülk sahipleri dertlerini Meclis’te dile getirmeye çalışırken, şirket kolluk kuvvetleri desteğiyle tarlalarına, zeytinliklerine, narenciye bahçelerine giriyor. Arazileri kamulaştırılan yurttaşlar, kendilerine herhangi bir bilgilendirme yapılmadan başlatılan çalışmalara tepki gösteriyor. “ denilen açıklamada Dikmece ve Samandağ’daki hazine arazileri yerine, ısrarla buğday tarlalarının, tarım alanlarının, narenciye bahçelerinin, yüzlerce yıllık zeytinliklerin TOKİ alanlarına dönüştürülmesinin mantığını anlamanın mümkün olmadığını dile getirildi.

Dikmece’ De Verimli Tarım Alanlarının Yok Edilmesi Kabul Edilemez.
İAK, üstelik zirai don yüzünden meyve ağaçlarının çiçeklerinin dalından kuruduğu bu günlerde, ciddi bir gıda kıtlığının bizi beklediği bir süreçte olduğumuzu hatırlattı. Çiçeğe durmuş zeytin, defne, kayısı, erik, mandalina, limon ağaçlarının TOKİ’ler için kökünden sökülmesinin saçmalığına dikkat çekerek, “Dikmece’de dikili buğday tarlalarının, verimli tarım alanlarının yok edilmesi kabul edilemez.” Dedi.
Açıklama da bu yıkımın iklim değişimine de etki edeceği belirtilerek etkiler şöyle sıralandı: “Deprem bölgesinde gıda krizinin yanı sıra ağaçlık alanların sökülmesi, yerini yoğun betonlaşmanın alması, bölgede ısı adaları yaratarak yağışların azalmasına, çevre bitki örtüsünün flora ve faunanın hızla çökmesine neden olacaktır. Sıcaklık artışı ve tozlaşma da arı ve diğer hayvanların yaşam koşullarını bozacağı için arıcılık ve hayvancılık da olumsuz yönde etkilenecektir. “

Belirsizliklere Dikkat Çekildi
Yeniden yapılanma sürecinde barınma ihtiyacının karşılanması kuşkusuz önem arz ettiği ifade edilen açıklamada belirsizliklere de dikkat çekilerek şu görüşler dile getirildi. “Ancak ne kalitede yapıldığına güvenemediğimiz, hızla bitirilmesi için beton ve inşaat kalitesinden ödün verilerek yapılan TOKİ’lere yerleştirilecek olan halk güvenle bu evlerde oturabilecek mi ve daha sonra nasıl geçinecek? Nasıl beslenecek? Barınma sorununu çözmek için yöre halkının geçim olanaklarını sağlayan tarım alanları, zeytinlikler, narenciye bahçeleri TOKİ’ler için yok edilince Hataylılar bölgedeki varlıklarını, yaşamlarını nasıl sürdürebilecek?”
İktidarın desteğini alan şirketler, Mağaracık’ta, Dikmece’ de olduğu gibi jandarma koruması altında yüzlerce yıllık zeytinliklere, narenciye bahçelerine, tarım alanlarına kepçelerle girerek ağaçları söküp, doğayı talan etmektedir. Bu açık bir mülkiyet gaspıdır ve halkın geçim kaynaklarına yönelik bir saldırıdır. Tapulu arazilerini savunmaya çalışan yurttaşlara yönelik kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ise bu hukuksuzluğa ortak olmaktır.
Hatay Halkının Yaşam Alanlarının Korunması Öncelikli Olmalı
6 ve 20 Şubat depremlerinin ardından yeniden ayağa kalkmaya çalışan Hatay halkının, yaşam alanlarının ve kültürünün korunması, sağlıklı bir çevrenin sağlanması, geleceğinin güvence altına alınması öncelikli olmalıdır. Bu bağlamda, zararın neresinden dönülürse kardır denilerek, söz konusu projelerin planlama ve uygulama süreçlerinde meslek odalarının, bilim insanlarının ve yerel halkın etkin katılımının sağlanması, daha sağlıklı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

Bizler, bu hukuksuz mülkiyet gasplarına, doğa katliamına ve halkın iradesini hiçe sayan politikalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Siyasi iktidarı, Hatay halkının feryadına kulak vermeye, bu yanlıştan derhal dönmeye ve halkın mülkiyet haklarına saygı göstermeye çağırıyoruz. Meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını ve tüm demokratik güçleri, Hatay halkının yanında 21 Nisan’da Hatay’da görülecek davada ve sonrasında dayanışmaya, bu hukuksuzluklara karşı ses yükseltmeye davet ediyoruz.”
Açıklama da İAK olarak Bölgede yaşanan bu gelişmelerin yakından takipçisi olunacağı ve ilgili tüm platformlarda konuyu gündeme getirmeye devam edecekleri de belirtildi.