Akbelen’e nöbete ve toplantıya gelen doğa savunucuları Yatağan termik santraline giderek kömür madenciliğinin yıkımına doğrudan tanık oldu.
Tayyibe Demirel cehennem çukuru kömür madeninin yanında 9 yıldır zeytinliğini korumak için mücadele veriyordu. Direnişçi Tayyibe teyzemizle birlikte bu ekokırım suç mahallinde eylemimizi gerçekleştirmemiz herkese moral oldu. Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu yoldaşlarımızın verdikleri mücadeleden bu güne hep yalnızlaştırılmaya çalışıldığımız konjonktürde bir aradalığımız hepimize güç kattı. Bu santrallerin çevresel tahribatı yüzünden, KOAH ve kanser riskinden Turgut mahallesi köylülerinin bir kısmı göç etmek durumunda kalmış. Yine de biz Tayyibe yoldaşımızın da güçlü iradesiyle adeta ‘İnsansızlaştırma politikalarınız direnişimizi engelleyemez, bize sökmez’ dercesine mücadelemize devam edeceğimizi göstermiş olduk.
2030’da kömürsüz Türkiye kömürsüz Dünya istiyoruz
Basın açıklamasında da “2030’da Kömürsüz Türkiye” kampanyasını vurgulayarak; kömürden aşamalı ve adil çıkışı diretmiş olduk.
Talan ve Yıkımın boyutları
Orman ekosistemlerini yok eden termik santraller sadece yakın çevrelerindeki ormanlara zarar vermekle kalmazlar. Santralden çıkan azot, kükürt gibi gazlar atmosferde tepkimeye girerek sülfürik asit nitrik asit oluştururlar. Ve asit yağışları halinde yeryüzüne iner, geniş bir çevreye dağılırlar. Ormandaki tüm ağaçlar ve yaprakları bu asit yağmurlarından kötü etkilenir. Yapraklar kahverengiye döner ağaçların büyüme gelişme süresi yavaşlar. Pek çok bitki ölür. Ve bölge halkının geçim kaynağı olan tarımsal üretim düşer. Çünkü asit yağışları toprak asiditesini artırarak mahsul yetişmesine ve canlılığına zarar verir. Toprak ve bitkilerdeki ağır metal miktarının da çok yüksek olduğu bilimsel araştırmalarda saptanmıştır.Yatağan, Eskiköy ve Yeniköy kül barajının işgal ve tahrip ettiği alan gitgide büyümektedir. Turkuaz renkli zehir deposu Yatağandaki gölet civarındaki tüm ağaçları kurutmuş bütün canlı yaşamı yok etmiştir. Yağışlı mevsimlerde su, bu kül tepelerinden sızarak kül içeriğindeki toksik maddeleri yer altı ve yüzey su kaynaklarına taşıyor. Bu santraller gerçekten havadan suya ve toprağa kadar topyekûn bir ekolojik ve sosyal yıkım yaratıyor.Ayrıca ağaçlar ve bitkiler bir kez bu zararlı kimyasallardan etkilendiler mi tekrar toparlanma şansları olmayabiliyor. Bu yüzden hayati öneme sahip bu ormanların korunması için termik santrallerin kapatılması acildir.
Ahmet Caner Altay
Yeşil Gazete
https://www.ktu.edu.tr/dosyalar/ormanmuhendisligi_98655.pdf