Kanser raporunu açıkladığı için hakkında 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Dr. Bülent Şık, “Halk sağlığını ilgilendiren araştırma sonuçlarını açıklamak değil, gizlemek suçtur” dedi.
Sağlık Bakanlığının kamuoyuna duyurmadığı kanser raporunu kamuoyuna açıkladığı için hakkında 5 ila 12 yıl arasında hapis cezası istenen Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık, 26 Eylül Perşembe günü Çağlayan Adliyesi’nde üçüncü kez hakim karşısına çıkacak. Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’ın sorularını yanıtlayan Şık, “Halk sağlığını ilgilendiren araştırma sonuçlarını açıklamak değil, gizlemek suçtur” dedi.
“Halk sağlığıyla ilgili bulguları açıklamak değil”
Evrensel‘in haberine göre; araştırma sonuçlarına dair Sağlık Bakanlığın elinde çok daha vahim ve çarpıcı bulguların olduğunu belirten Şık, araştırmanın bitmesinin üzerinden dört yıl geçmesine rağmen Bakanlığın kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmamasını “Projeyi yürüten Sağlık Bakanlığı ile üniversiteler arasında çalışmanın biçimi, disiplini konusunda farklı hükümler içeren bir protokol imzalandı. Bu protokolün bir maddesinde, her türlü çalışma bulgusuyla ilgili açıklama sorumluluğunun bakanlıkta olduğu, akademisyenlerin bakanlık onayı olmadan açıklama yapamayacağı belirtiliyor. Fakat buna bir gizlilik anlaşması denilemez. Çünkü büyük halk sağlığı çalışmalarının sonuçlarını açıklamak değil, halktan gizlemek Türkiye’nin de imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı.” sözleriyle eleştirdi.
“Bakanlık açıkladığım bilgilerin korku ve panik yaratacağını iddia etti”
Şık, Bakanlığın açıklamadığı sonuçları neden açıkladığını şu ifadelerle anlattı:
“Proje sonuçları açıklanmayınca, bu sonuçlar kapsamında ilgili bakanlıkların herhangi bir şey yapıp yapmadığını, yerel yönetimlere bu konuda herhangi bir yazı yazılıp yazılmadığını el yordamıyla irdelemeye başladım. 2017 yılı içinde bunun için çeşitli girişimlerde bulundum. CHP’li bir milletvekili Sağlık Bakanlığı’ndaki tanıdıklarına bu projeyi sordu ama bir sonuç alamadı. Neticede sonuçların açıklanmayacağını anlayınca, oturup elimdeki veriler üzerinde bir yıl boyunca çalışmaya başladım. 2018 Nisan ayına gelindiğinde çalışmamı bitirdim ve elde ettiğim bir hata yapmamak için sonuçları defalarca gözden geçirdim. Emin olduktan sonra da hakkımda açılan davanın gerekçesi olan yazıları Cumhuriyet gazetesine yolladım. Yazı dizisi 15 Nisan’dan itibaren dört gün boyunca yayınlandı. Hemen ardından da Sağlık Bakanlığı, yazılarımın halkta panik ve korku yaratacağı, ülkenin gıda ihracatına zarar vereceği iddiasıyla hakkımda suç duyurusunda bulundu. Neticede yasaklanan gizli bilgileri temin etme, açıklama, göreve ilişkin sırrı açıklama suçlamalarıyla hakkımda 5 ila 12 yıl hapis cezası talebiyle dava açıldı.”
“19 Nisan 2018 tarihli yazıda içme suyunun arsenik, kurşun, alüminyum gibi yüksek düzeyde tehlike barındıran kanserojen maddelerle kirlenmiş, kirletilmiş olduğu 52 yerleşim bölgesini isim isim yazmıştım. Peki bu bilgileri, yazıyı yayınladığım tarihten itibaren üç yıldır elinde bulunduran Sağlık Bakanlığı nasıl bir tedbir aldı? Aynı soruyu yargılandığım davanın duruşmalarında da sordum” diyen Şık, mahkemenin sorusunu “Konuyla ilgisi yok” diyerek reddettiğini, Sağlık Bakanlığının da konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmadığını ifade etti.
Ergene’de arsenik, Kocaeli’nde alüminyum kirliliği
Araştırma kapsamında 1440 tane farklı su örneği üzerinden arsenik, kurşun, civa, alüminyum, demir, bakır gibi 26 tane toksik elementin araştırması yapıldığını söyleyen Şık, “Antalya’da 569 farklı noktadan alınan su örneklerinden sadece 20 tanesinde tespit edilebilir arsenik kalıntı bulunurken Ergene havzasından alınan 764 su örneğinin 316’sında arsenik tespit edildi! Bu suların arıtılması veya kullanılmaması gerekiyor. Kocaeli’nde çok ciddi bir alüminyum kirliliği var. Buradaki 106 farklı yerleşim noktasından alınan örneklerin yüzde 46’sında alüminyum tespit edildi. Örneklerin yüzde 9’u sınır değerini aşan miktarda alüminyum içeriyordu” diyerek kirliliğe karşı uyardı.
“Sağlık Bakanlığı, kirliliğin faillerine ulaşmak istemiyor”
Endüsriyel tesislerden çıkan atıkların arıtılmadan çevreye bırakıldığını ifade eden Şık, “Kapsamlı olarak ilk defa bir havzanın hangi kimyasal maddelerle kirletildiğine ilişkin net verilerimiz var. Elimizde bu bölgede hangi kanser türlerinin yaygın olduğuna ve bu kanser türlerini hangi toksik maddelerin yarattığını gösteren veriler de bulunuyor. Bu maddelerin belli bir endüstriyel ya da tarımsal faaliyetlerden dolayı ortaya çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla mevcut kirliliği kimlerin, hangi tesislerin yarattığını tespit edebiliriz. Ama gördüğüm kadarıyla Sağlık Bakanlığı faillere ulaşmak istemiyor” diye konuştu.
“Benimle ilgili yargı süreci bitebilir ama çalışmanın akıbetiyle ilgili taleplerin, yani bu davanın peşini bırakmamak gerekiyor” diyen Şık, “Tek tek bireyler olarak değil, yerelden, mahallelerden başlayarak yeni bir kurumsallaşmayla, örgütlenmeyle bu sorunların üstesinden gelmeye çalışmalıyız. Bunun için yerel yönetimlerin kamusal hayatı inşa konusunda öncü role bürünmesi lazım. Başka yolumuz da, şansımız yok” ifadelerini kullandı.