Ekoloji mücadelesinin emektarlarından su ve ekoloji aktivisti Prof. Dr. Beyza Üstün tutuklandı. Bunun ekoloji ve yaşam mücadelesini kriminalize etmeye yönelik bir çaba olduğunu tahmin etmek zor değil. Suyumuzu ve yaşam alanlarımızı savunmak suç değildir. Bu anayasada da yer alan temel bir insan hakkıdır. Beyza Üstün ve HDP’ye yönelik yapılan operasyon sonucu tutuklananlar derhal serbest bırakılmalıdır.
Yeşil Direniş Gazetesi olarak okurlarımıza bir soru soruyoruz. Sorumuza verilen yanıtlardan Beyza Üstün’ün portresini çıkarmaya çalışacağız. Yorumlar geldikten sonra düşüncelerinizi ayrı bir haber/yazı olarak yayımlayacağız. Ayrıca bu konuda neler yapabileceğimiz yine hep birlikte değerlendirmeye çalışacağız. Sorumuz şu:
Sizce Su ve Ekoloji hareketinde Beyza Üstün’ün yeri nedir? Sizin yaşamınıza dokunduğu yer neresidir? İçinde bulunduğumuz durumda neler yapmalı/neler yapmamalıyız?
Sorumuza yanıtlarınızı bu haberin aşağıdaki yorumlar bölümüne yazabilirseniz seviniriz.
19 yorum
Her şey açık Beyza Hoca ekoloji hareketinde bir kanaat önderiydi harekete konunun teorik ana hatlarını sunuyordu Beyza hocanın tutuklanması HES direnişi ve ekolojistlere bir gözdağı. Açık ki iktidar tekerine taş koyan hareketi tasfiye yoluna gidecek yavaş yavaş hareketin kilit isimlerini bu şekilde hapse tıkarak hareketi bastıracak. Totaliter Siyasi iktidaırın baskıcı neo-liberal faşizan devlet modelinin bir neticesi bunlar. Daha karanlık günler kapıda gibi. İktidarın yoluna çıkan herkes gibi ekoloji hareketide susturulacak. Beyza hoca başlangıç. Sarı öküz hikayesi gibi sarı öküzü verirsek ardı gelir yarından tezi yok tüm ekoloji hareketi ilkin bir açıklama yapmalı, ardından mahkemeye müdahillik eylemleri ile ama mutlaka Avrupadan dayanışma yolunu açarak ve iktidarın yaralanacak yeri olan ekonomik abluka talebi ile iktidara biz göz dağı verebilirsek süreci daha başından engelleriz. Aksi halde çorap söküğü gibi gelir. Hemen ama hemen harekete geçilmeli.
Beyza Üstün bu ülkedeki su mücadelesinden toplamda doğa hakları mücadelesine kadar çok büyük katkıları olmuş yeşil bir direnişçi ve teorisyendir. Yaylaların, ayıların, kuşların, ormanların, gökyüzünün varlığı için mücadele etti, ediyor ve edecek. Bir HDP üyesine yapılan bu zulüm elbette ki doğaya yapılmıştır. Tüm yaşam savunucularının Beyza Üstün’e sahip çıkması gerekiyor.
Ülkemizde özelliklede Yöremiz ŞAVŞAT’TA HES lere maden ocaklarına taş ocaklarına karşı kısaca yaşam alanlarımızın savunulmasında toplumu ve yöre halkımızın bilinçlenmesinde yol göstermede hukuk mücadelesinde insan olarak yapabildiğinden fazlasını yapmıştır.
Sermaye bu insanları değişik kategoriler içerisine sokarak çevre savunucularınında önünü kesmeye çalışıyor.
Bu anlamda çevre savunucuları BİR ŞEY YAPMALI.
Hocamızı kurda kuşa yedirip,yaşam alanlarımızı için verilen mücadeleler boşa heba olmasın.
Beyza Hoca’yı, Hewsel Bahçeleri direnisimizde gördük, doğrusu ülkenin dört bir yanında talan altında olan her yeri savunmasında gördük ve umudu gördük, Beyza Hocayı sadece Diyarbakır kenti olarak değil, Hewseldeki kuşlar, ağaçlar, börtü, böcekler de gördü ve onu yaşamı savunuculuğundan tanırız, biliriz , dosttur, yoldaştır, umuttur…
Her haksız tutuklama can yakıyor. İnsanın defalarca yüz yüze, yan yana geldiği biri karşısında duyguları ise daha derin, daha acıtıcı. Beyza Hoca umutludur, cesurdur, yaşam savunucusudur, alt yazıları iyi okur, perdelerin arkasını çok iyi görür, ilkelidir, insandır, asla yenilemeyecek olanlardandır, iktidar karşısında sesi daha gür çıkar. Cenazelerde karşılaştığımızda sarılıp ağlamıştık. Peşpeşe.. Suruç cenazelerinde, ankara katliamı cenazelerinde.. Ve hep bir halayda, bir kutlamada karşılaşmayı dilemiştik. Ben yine de onu düşününce hep gülümseyen bir yüz anımsıyorum. Şimdi bir çok kişi belki de susuyor bu tutuklama karşısında. Ekoloji mücadelesi içinde olanlar bile. Onun emeğini unuttular mı? Sanmıyorum. Siyasi kimliği mi korkutuyor insanları? Olabilir. O zaten onaylanmak, takdir görmek için yapmadı bunu. Dereler, ağaçlar, dağlar ve biz onunlayız. Ve yanımıza dönmesini istiyoruz. Seni seviyorum Beyza Hocam.
Beyza Hoca ekoloji mücadelesinin sembol isimlerinden. Onun dokunmadığı alan gözünü kapattığı hiç bir yaşam yoktur
Tutuklama kararı, Beyza nezdinde yaşam demokrasi ve doğa savunucularına verilmiştir. Beyza hoca yaşam alanları saldırı altında olan toplumun sesidir. Yapılan bu faşist uygulama tüm topluma yapılmak isteniyor.
Verilen karar tamamen siyasi bir karar olmakla birlikte hukuk alaşağı edilmiş, yalnız beyza değil binlerce düşünce suçlusu tutsak edilmektedir. Bu başlık okunuyorsa beyza hocanın mücadelesi bizimde mücadelemizdir diyebiliyoruz. MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Bu yorumları haberleştireceğiz. Sakıncası yoksa adınızı yazar mısınız. Ya da kurum adına yazıyorsanız kurum adını
Munzur’dan Karadeniz’e örülen mücadelenin bir parçasıdır Beyza Üstün… Munzur’un, Karadeniz’in, Sinop’un, Kazdağları’nın, Kuzey Ormanları’nın, Hasankeyf’in ve Tırakya’nın sesidir Beyza hoca.
Munzur Çevre Derneği başkanı Ali Ekber Barmağıç’ın, Beyza Üstün hocanın ve Polen Ekoloji’den Güner Yalçın’ın tutuklanması tesadüf değildir. Tıpkı Antalya’da taş ocaklarına karşı mücadele yürüttükleri için evlerinde katledilen Ali Ulvi ve Aysin Büyük Nohutçu çiftinin katledilmesi gibi! Ekoloji mücadelesi açıktır ki terörize edilmek isteniyor. Katliam, tutuklama ve baskılarla talanın önü açmayı amaçlıyorlar.
Coğrafyanın dört bir yanında gerçekleştirilen talana karşı koyan her bir kurum, kuruluş ve bireylere gözdağı vermek istediklerini okuyoruz bu saldırılardan. Bunu yapmak zorundalar çünkü korkuyorlar… Suyunu, havasını, toprağını zehirledikleri köylünün ve kentine, mahallesine sahip çıkan halkın gücünden korkuyorlar. Bu gücün birleşerek karşılarına çıkmasından korkuyorlar.
Tüm bu saldırılar mücadelemizin haklılığını bize bir kez daha göstermektedir. Ve asıl bakacağımız yerinde burası olması gerekir. Korkuyu daha da büyütecek olan haklı mücadelemiz olduğuna göre…
Art arda gelen ESP, HDP ve bugün yine ESP’ye yönelik operasyonların, Barolara, TMMOB ve TTB’ye yönelik operasyonlarla bütünlüklü olduğunu görüyoruz. Çünkü zaten uzun zamandır içte savaş dışta savaş konsepti ile hareket eden iktidar, toplumsal muhalefeti bastırarak yaşanan krizin faturasını emekçilerin sırtına yüklemek istiyor. Başka da çaresi yok!
Bu gözaltı ve tutuklama operasyonlarında ekoloji mücadelesinde emeğiyle, aklıyla öne çıkmış Beyza hocamız gibi isimlerin olması ise hiç tesadüf değil. Çünkü iktidarın enerji, inşaat ve maden sektörleri üzerinden sermaye birikimi sağlama modeline karşı en önemli direniş ekoloji alanından geldi. Vadisine, merasına, ormanına, suyuna sahip çıkanlar iktidarın bu sermaye birikim modeline karşı büyük bir direnç oldular. İktidar da bu direnci kırmak için her türlü yola başvurdular. Anayasa ve yasalardaki doğa koruma ile ilgili maddeleri değiştirdiler, yaşam alanlarını savunan çevreci ve ekolojistleri “bir kaç çevreci tip” diyerek hatta “terörist” ilan ederek marjinalize etmeye çalıştılar, haklarında olur olmaz davalar açtılar, Munzur Çevre Derneği başkanı Ali Ekber Barmağıç gibi bazılarımızı tutukladılar; Büyüknohutçu çiftinin katledilmesindeki gibi, cinayetlere kadar vardı, bu baskılar…
Ekolojik yıkım ile demokrasinin yıkımı, insan hakları ve özgürlüklerin yıkımı ile ormanların yıkımı arasında direk bağ vardır. Çünkü biri olmadan diğeri de olmaz. Ekolojik yıkımı esas alan bir yatırım politikasını hayata geçirmek için demokrasiyi rafa kaldırmanız gerekir, söz, eylem ve örgütlenme haklarını ortadan kaldırmanız gerekir. Nitekim devletin başındaki kişi, işadamları ile yaptığı toplantı da OHAL için şöyle dememiş miydi: “OHAL sayesinde grevleri yasaklıyoruz, daha ne istiyorsunuz?”
Ekoloji mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi mücadelesidir. Demokratik hakların yoksunluğunun en büyük bedelini doğa ödüyor. Çünkü şirketlere her türlü kolaylığı sağlarken merasını, suyunu, tarım alanlarını savunanların karşısına eylem yasakları, kolluk güçleri, savcılar, mahkemeler çıkıyor…
Bu bir ölüm-yaşam mücadelesidir. Onlar ölümü biz yaşamı savunuyoruz. Başka bir yolumuz da yok.
Emine Beyza Üstün yoldaşımız, ekoloji bilincinin oluşması ve olgunlaşmasında, bilgisi, dirayeti ve kararlılığı ile hepimize örnek olmuş, önemli bir kanaat önderidir. İçinde bulunduğumuz aşırı totaliter ve faşist iktidar yapısına ve yandaş sermaye gruplarına karşı, pek çok seçimi ve alternatifi olmasına karşın, tüm sonuçları göz önüne alıp mücadeleyi seçmiş bir cesur yürektir aynı zamanda. Bilimsel olgu ve bilgiler ile hareket eden, musbet aklı önde tutan, ilkeli ve erdemli bir koca yürek, erkek egemen Dünya’da dik duruşundan taviz vermeyen bir onurlu kadin. Baskılara boyun eğmeyen, idealleri uğruna başına gelebilecekleri göze alabilen bir özgür karakter….
Beyza abla susturulamaz. Açtığı yol ve harcadığı emek yok olmaz. Sadece bir süre bizden fiziken ayırabilirler, ama fikirleri, örnek tavır ve duruşu her zaman bizimle birlikte o yolda olacak. Ve bizlerde yoldaşları olarak, yaşam hakkını savunmaktan, ekoloji bilincini savunmaktan ve yaymaktan geri durmayacağız. Ve Beyza abla bu esaretten en yakın zamanda başı dik çıkıp mücadelemizde ki yerini onur ve şerefle alırken, kısır ve sığ ikballerine sığınan faşistler de, hür toplum karşısında hesaplarını verecekler…… Kuşkum yok
Beyza hocamı Sivas Kangal Bakırtepe de Siyanürlü Altın İşletmeciliği başladığı süreçte tanıdım. İlk başlar da ararken yardım isterken hep çekiniyordum. Onun sesinin sıcaklığı, naifliği zamanla bu duygularımı ortadan kaldırdı. Günün hangi saatinde ararsan ara hiç rahatsız olmaz, elinden geleni yapardı. Beyza hocanın tutuklanacağını bildiğim halde tutuklandığını duyduğumda kendimi çok kötü hissettim. Bu bir politik karardır. Bu iktidar hayatı ve çevreyi savunan herkese düşman olduğu gibi Beyza hocayı da düşman bellediler. Biz biliyoruz ki onu bedenen tutsak etselerde o ruhen bizim yanımızda bizde onun yanında olacağız. Beyza hocam yanımızda olacağın zamana kadar senin naifliğinle olmasa da havamızın suyumuzun, kurdun kuşun her bir canlının savunucusu olacağız. Seni seviyorum Beyza hocam iyi ki varsın. İyiki yollarımız kesişmiş iyi ki seni tanımışım. Özgür yarınlarda buluşmak dileğiyle.
Beyza hocamız mesleğinde başarılı bir akadamisyen, toplumsal sorunlara duyarlı, ekolojoji ve çevre mücadelesine büyük katkıları olmuş, hocalıķ kimliği ile de genç kuşağa örnek olmuş bir kişiliktir … Türkiye’ de bu tür nitelikli ve mücadeleci insanlara karşı yürütülen saldırı ve itibarsızlaştırma kampanyasından ne yazık ki o da payına düşeni almıştır. Bir toplumu susturmak ve sindirmek için en etkili yol, kanaat önderlerini, akıl hocalarını, saygı gören kişilerini değersizleştirmek, halkın gözünden düşürmektir. Bir insanın kişiliğini değersizlestirirseniz onun söyleyeceği sözleri, düşüncelerini de değersizlestirmiş olursunuz… Bu şekilde o kişinin toplumdaki yön verici özelliği ve insanlari etkileme gücünü yok edebilirsiniz… Bir ulkede bu tür aydınlatıcı insanların etkisinin azalması demek karanlık güçlerin hakimiyetinin artması anlamına gelmektedir. Beyza hoca ve onun gibi insanlara hatta kurumlara bugün yapılanların amacı ve anlamı budur. Toplum olarak bu tuzağa düşmemek ve kendilerini toplum sorunlarına, toplumu aydınlatmaya adamış bu insanların arkasında durmak gerekir… BEYZA HOCAMIZIN ARKASINDAYIZ…
Beyza hocayı yıllar önce Antalya’ya geldiği su politikalarıyla ilgili bir konferansta tanımıştım. Pet şişeden su içmeyip yanında matara taşıması çok hoşuma gitmişti. Zira ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Benim için hocanın önemi hem akademisyen hem aktivist kimliğini bir arada barındırmasından geliyor. Tıpkı Edward Said gibi ve yakın zamanda kaybettiğimiz David Graber gibi.
Bugün Munzurun kıyısına oturup, biraz Munzur’la dertleştik. Son yıllarda suyun, böceğin, dağın, ormanın, kuşun sesi olan ekolojistlerin baskılarla, gözaltılarla susturulmaya çalışıldığını konuştuk. Kazdağlarındaki yaşam savunucuları,Munzur Çevre Derneği Yönetim
Kurulu Baskani Ali Ekber Barmağıç ve son olarak Kobane Eylemleri bahane edilerek tutuklanan HDP li Siyasilere birlikte alinan Beyza Hocamız. Beyza hoca bende umudu, direngenliği, dik duruşu simgeliyor. Yüzündeki gülümseyişini bizlere bulaştıran ve ülkemizin dört bir yanında yaşanan doğa katliamlarına karşı verdiği mücadele ile tanırım. Kadın kimliği ile yargılandığımız bu süreçte, Beyza Hocamız erkek egemen sistemin de kadın kimliğini doğayla birleştirerek okların hedefi olmuştur. Süreç, insan kalmaya çalışan her bireyin vatan haini suçlamasıyla tutuklama ve gözaltılarla devam etmektedir. Herkes bu süreçte kendisini yargılamalı ve kral çıplak demekten korkmamalı. Bu sürecin üstesinden gelmek istiyorsak, geleceğe güzel yarınlar bırakmak istiyorsak birlikte ve örgütlü hareket etmeliyiz. Güçlü bir örgütlenme güçlü bir ses, haykırıştır. Beyza hocamızın tutuklanmasın da sesimizin kesileceğini sananlar, unutmasınlar ki Beyza Hocamız yalnız değildir. Onun yolunda yürümeye devam edilecektir. Munzurun yanından ayrılırken çok dertli ve isyandaydı. İnsanlara son sözü yaşanan doğa katliamlarına dur demek, geleceğe hep birlikte sahip çıkmamız gerektiğini haykiriyordu.
Beyza hocam ile ilk 2011yıllında köyümüzün(Pınargözü ) suyunun Demir Export tarafında yok edilmesi ve buna paralel altın madeni siyanür kullanılarak çıkarılması sürecinde tanıdım.Bize karşı hep özverili ve sevgi doluydu.Kişiliğiyle bize güven veriyordu.
16 Ekim 2020’de; Demir Export Bakırtepe Altın madeni için saha genişletme amacıyla köyümüzün yaklaşık 100m üstüne sondaj yapmak için gelmişlerd.Tabi her zamanki gibi asker/jandarma ile , biz toplam 8 kişiydik, 3kadın yola oturarak geçmelerine izin vermedik.Sabah saat 07:30’da olmuştu.Biz gelen yetkililere yaptıklarının yasaya aykırı olduğunu hatta jandarma komutanına yasal olmayan bir davranışa destek sunarak şuç işlediklerini söylediğimizde ,komutan detayı istemişti ve ben o saatte BEYZA HOCAM ‘ı arayarak yardım isteyip aldığım bilgiyi paylaşmıştım ve ogün jandarma ve şirket yetkileri sondaj malzemelerini alarak oradan gittiler. Gün bitiminde durumu Beyza hocam ile değerlendirirken bana şöyle demişti “Bu gün siz üç kadını başımın üstünde gezdireceğim emeklerinize sağlık.”Ben bu cümleden çok duygulanmıştım ve güç almıştım.Benim için vatan/doğa/yaşam… sevgisi bu cümlede saklıydı.Beyza hocamı şimdi ben başımın üstünde gezdiriyorum …Umarım tez zamanda kavuşuruz…
Ekoloji mücadele içersinde kilometre taşlarından biri olan, doğanın ticarileştirilmesine karşı verilen mücadelenin her aşamasına teorik ve pratik katkı koyan Beyza hocanın tutuklanmasını hukukun çiğnendiği yeni bir örnek olarak okuyor ve şiddetle kınıyorum…Gece en karardığı yerden aydınlanmaya başlar.
Ya yeni bir yaşamın inşası ya imha. Tarafınızı seçin, Tüketim toplumunun fütursuzca tükettiği aslında yaşamın sürdürülmesi için gerkli olan her şey, hava, su, toprak kısaca tüm ekosistem. Bu durumu topluma gösteren herkes tabi ki sistemin sürdürücüleri tarafından hedeftedir. Beyza Üstün bu coğrafyanın en ön saflarında mücadele eden bir bilim insanı ve aktivisttir. Doğal olarak imha ve yıkım tarafında yer alan sermayenin gönüllü jandarması otoriter rejim zulmünü bu insanlardan esirgemeyecektir. O uğradığı zulme ragmen başı dik ve yüzünden gülümsemesini eksik etmeyen bir doğa ve yaşam savunucusudur. Toplumsal bellegimize mücadelesi ve bu tavrıyla kazınacak. Hey sizler ve bizler, devam eden bu inşa ve imha sürecinin hangi tarafinda yer alacağız
Yarın çok geç olacak.
Prof. Dr. Beyza Üstün yüzlerce öğrenci yetiştirmiş bir bilim insanıdır. Emek ve ekoloji mücadelelerini bir bütün olduğunu savunur. Araştırmalarını yaparken her daim aktif olarak mücadelede de yer alır. Beyza Üstün demokrasiden yanadır. Barış savunucusudur. Birlikte yaşayabileceğimiz bir Türkiye inşası için siyaset yapar. Beyza Üstün derelerin, ağaçların, börtü böceğin, barış savunucularının, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, işçilerin dostudur. Yaşam savunucusudur. Doğayı rant alanı olarak görenlerin, derelerimizi kurutanların, ağaçlarımızı kesenlerin, hayvanları yuvasız kılanların, ezenlerin, savaş çığırtkanlarının, ötekileştirenlerin, patronların düşmanıdır. Yaşamı yok etmek isteyenlerin karşısındadır.
3. Havalimanı inşaatına başından beri bilimsel verilerle karşı çıkmış, 3. Havalimanı işçilerinin insanca çalışma koşulları, çalışırken ölmek istemedikleri için başlattıkları “Köle Değliz!” isyanına destek vermiştir.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nda özverili çabası ve yoğun emeğiyle aktif olarak yer almış, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kolektif kitabımız 3. Havalimanı İşçileri Mistik Tülü Kaldırdı’yı yazan ekipte çalışmıştır.
Bugünkü hukuksuz tutuklamalar başta Kürt halkı olmak üzere, yaşamı savunanlara, barış, özgürlük, demokrasi, bir arada yaşam, doğa, emek, bilim diyenlerin tamamına gözdağı vermek için yapılmıştır. Kabul edilemez.
Bilimin, emeğin, doğanın ve yaşamın savunucularından Prof. Dr. Beyza Üstün ve tüm tutuklananlar derhal serbest bırakılsın!
Bilimin, Emeğin, Doğanın, Barışın Sesi Olanları Susturamayacaksınız!
3.havalimanı işçileriyle dayanışma platformu
hocamız toprağın suyun havanın kurdun kuşun evrenselanasidir bir ana sevgi şefkati ile kucaklıyor sarıyor sarmalıyor evreni dahası var mi o şimdi özgür bir kelebek sevgi dolu selamlar